“ÖZEL EĞİTİM HİZMETİ VERİLEMEZ HALE GELDİ”
Manşet Haber 25.06.2022 20:52:11 0

“ÖZEL EĞİTİM HİZMETİ VERİLEMEZ HALE GELDİ”

“ÖZEL EĞİTİM HİZMETİ VERİLEMEZ HALE GELDİ”

2005 yılında çıkarılan Engelliler Kanunu ile tabana yayılan özel eğitim hizmetinin, günümüz şartlarında yapılamayacak hale geldiğine dikkat çeken Özel Eğitim Konfederasyonu Genel Başkanı Yardımcısı Derya Kavuncu; “Servis ücretlerimizin karşılanması ve yasal hale getirilmesi, ücretlerimizde iyileştirme yapılmasını bekliyoruz” dedi.
Akdeniz Bölgesi Özel Eğitim Kurumları Derneği Başkanı Derya Kavuncu ve Yönetim Kurulu üyeleri Okan Yılmaz, Abdulcelil Ülkü, Ali Rıza Oflazoğlu, Murat Çintay, Gökhan Karakoç, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Kültür ve Sosyal Tesisleri’nde basın toplantısı düzenledi.
AKREM Başkanı Derya Kavuncu; son dönemde üst üste gelen akaryakıt zamlarının maliyetleri katladığını, verilen eğitim ödeneklerinin sadece personel maaşlarını ve ulaşım hizmetlerini karşılayamadığını söyledi.
Kavuncu; 2005 yılına kadar SSK ve Emekli Sandığı’na bağlı olan vatandaşların çocuklarının özel eğitim hizmetlerinden yararlandığını, sonradan düzenlenen Engelliler Kanunu ile bu hizmetin tabana yayıldığını, özel eğitim hizmetinden yararlanan çocuk sayısının 35 binlerden 500 binlere ulaştığına dikkat çekti.
Kavuncu; son yıllarda özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine ödenen kamu katkısının ülkedeki ekonomik göstergelerin çok altında kaldığını, kurumların hizmet sunum maliyetlerinin dikkate alınmadan belirlenen ücret artışlarının hizmet sunumunun sürdürülebilirliğini imkansız hale getirdiğini söyledi.
Kavuncu; “Engelli çocukların rehabilitasyon merkezlerine taşınmasını sağlamak için mutlaka bir gereklilik olan servis hizmetinin kurumlarımızca ücretsiz olarak yapılıyor olması, sektöre mali açıdan büyük bir yük getirmektedir.
İçinde bulunduğumuz mevcut şartlarda bu soruna bir çözüm üretilmediği takdirde ülkemizin bu alandaki 20 yıllık kazanımları heba olma riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Sözkonusu olan; 2005 yılında engelli bireylere sunulan eğitim hakkının ekonomik koşullar sebebiyle kullanılamayacak hale gelmesi, engelli çocuğu bulunan ailelerimizin mağdur duruma düşmesi ve çalışanlarımızın işlerini kaybetme olasılığıdır.
Bu tesbitler ışığında taleplerimiz; servis ücretlerimizin karşılanması ve yasal hale getirilmesi, ücretlerimizde iyileştirme yapılmasıdır” dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°