ÖZELLEŞTİRİLEN SAVAŞLAR

ÖZELLEŞTİRİLEN SAVAŞLAR

2007 Yılında ABD’de “Blackwater skandalı” adıyla anılan olayın ortaya çıkmasıyla üst düzey bürokratlar istifa etmişti. ABD Temsilciler Meclisi tarafından hazırlanan rapor o dönemde 2005-2007 yılları arasında Irak’ta, Blackwater özel güvenlik şirketi çalışanlarının 195 kez çatışmaya girdikleri ifade edildi. Ancak bardağı taşıran olay ise Blackwater'ın 17 savunmasız sivili öldürmesiydi. Şirketin iddiası meşru savunmaydı ancak bu savunma kabul görmedi. Zaten ilerleyen yıllarda arka arkaya ortaya çıkan videolar pek çok insan hakkı ihlali içeriyor keyfi olarak yayalara araçla çarpmalar, sivil araçlara ateş etmeler, yolda yürüyen sivili keyfi vurma gibi görüntüleri içeriyordu. Üstelik bu şirket çalışanları içinde yüzden fazla kişiyi keyfi insan öldürmek, uyuşturucu kullanmak ve alkol bağımlılığı gibi gerekçelerle işten çıkarmıştı. İddialar bu şirketin Bush tarafından kurulduğu yönündeydi. Üstelik burada kullanılan paralı askerler ağır suçlardan hükümlü ve gizlice tahliye edilen kişilerden ve uyuşturucu bağımlılarından oluşuyordu. Aradan geçen yıllarda imajı sarsılan şirket 2009’da Xe Service, 2011’de ise Academi adına aldı ve Obama yönetiminin takdirini kazanmakla kalmadı 250 milyon dolarlık anlaşma imzaladı.
Reagan dönemine kadar geriye giden bu özelleştirme uygulamalarının yaygınlaşarak ulusal ordu yerine riskli operasyonlarda kullanılmaları ve ölümcül alanlarda görevlendirilmeleri ülkeler açısından kamuoylarında tepki yaratan asker ölümlerini en aza indirerek adı şanı belli olmayan paralı askerlerin ne gazi ne şehit sayıldığı bir düzeni hâkim kıldı. Aslında bu ölüler istatistiklerde bile yer almıyordu çünkü düzenli orduların bir parçası değildi. Hizmet satın alınan üçüncü taraf şirketlerin kayıplarıydı ve yaşamlarını kaybetmeleri iş kazasından ibaretti.
Bu şirketler sadece savaşçı, istihbarat hizmeti sağlamıyordu. AegisDefence, Xe, DynCorp International, Fluor, Kellog Brown &Root (KBR) , TripleCanopy gibi şirketler operasyonel hizmetler, askeri kampların kuruluşu ve işletilmesi, güvenliği, yeme içme, koruma gibi hizmetlerini de sunuyor. Bir anlamda devletlere anahtar teslimi, her şey dâhil hizmet sunuyorlar. L-3, Northrop, Lockheed, DynCorp gibi şirketler teknoloji aracılığı ile simülasyonlar hazırlayarak, ateş aralıklarını yönetme ve savaş eğitimi konusunda uzmanlar ve profesyonel hizmet sunuyorlar. Halliburton’un Kellogg Brown Rootoperasyonlarda silahlı birimlere lojistik destek sunmada uzman. CACI ve SAIC istihbarat toplama, gözetim, sorgulama, terörle mücadeleyi temel alan olarakalırken SAIC( Science Applications International Corporation)stratejik araştırma ve danışmanlık, tehdit analizi, harp oyunu analiz ve plânlama konularında da çalışıyor. İnsansız uçakların uçuşlarında adeta şu an bile Ortadoğu’da tek yetkili kuruluş. 2012’de Ürdün Silahlı Kuvvetleri Müşterek Özel Harekât Komutanlığı ihtiyacına yönelik komuta, kontrol, haberleşme, bilgisayar ve istihbarat sistemlerini kuran ve güncelleyen kuruluş. AFCEA Silahlı Kuvvetler Muhabere ve Elektronik Derneği (ArmedForcesCommunicationandElectronicsAssociation), işadamı David Sarnoff tarafından kuruldu. NATO ordularına elektronik haberleşme ağı ve teçhizatı temin eden bir çatı örgütlenme modeline dönüştü. Türkiye’de de sık sık kamuoyu gündemine gelen 2012 yılında kurulan SADAT adlı şirket web sitesinde detaylarını belirttiği gibi yazımızda bahsi geçen firmalar gibi askeri ve Emniyet alanında hizmet sunmak üzere kurulmuş bir şirket. Şirketin temelini oluşturan 2000 yılında kurulan “Adaleti Savunanlar Derneği” ise Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla irtica gerekçesiyle emekli edilmiş personelden oluşuyor.
Suudi Arabistan'da 34 kişinin öldüğü intihar saldırılarında asıl hedef bir Amerikan şirketi, Vinnel'dı. Dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powel'ın Riyad ziyaretinin hemen öncesinde bir intihar saldırı düzenlenmişti. 34 Kişinin yaşamını kaybettiği saldırının hedefinde özel savaş şirketlerinden Vinnel şirketinin personeli vardı. Vinnel şirketi ABD’nin taşeronu olarak bölgede görev yapıyordu. Şirket Suudi Arabistan’da 30 yılı aşkın bir süredir iş yapıyor. Şirketin ortakları arasında ifade edilen kişilerin kimlikleri ise daha ilgi çekici eski ABD Başkanı baba Bush, Eski iki savunma bakanı James Baker ve Frank Carllucci. Bölgedeki temel faaliyetleri ise petrol bölgelerini korumak ve asker yetiştirmek olarak ifade ediliyor. Ancak Karşı istihbarat sağlama, kimyasal savunma ve operasyonel güvenlik, savaşacak adam sağlamak gibi görevleri yerine getiriyor.
Vinnell’ in, Brown&Root şirketiyle ortaklık kurmasıyla oluşan Vinnell-Brown&Root (VBR) adlı şirket ise Türkiye’deki İncirlik, İzmir ve Ankara’da yer alan Amerikan askeri üslerinin bakım faaliyetlerini yürütüyor. Özel savaş şirketleri arasında önemli yer alan Vinnell Corporation ve Halliburton Grubu bünyesindeki, Brown&Root Corporation, Türkiye'deki faaliyetlerinden biride 2003 Irak savaşı döneminde savaşçılara ve çekirdek kadrolara eleman temin etmek ve eğitmek oldu. Vinnell Corporation ve Halliburton Grubu Gelirler Genel Müdürlüğü'nün 2004/1 sayılı tebliği gereği uygulanan KDV indiriminden faydalanan şirketler arasında yer aldı. 2005 Yılında Blackwater şirketi Türkiye'de de 'Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu Ankara İl Müdürlüğü'nün 19.02.2004 gün ve 3459 sayılı iznine' bağlı olarak Irak'ta çalıştırmak üzere 'paralı asker' ilanına çıktı. Firma yer yer taşeron firmalar kullandı ve o dönem yöneticilere aylık 6 bin dolara güvenlik elemanlarına ise 4 bin dolara kadar ücretler önerdi. Aranan koşullar ise TSK, Emniyet Teşkilatı, özel güvenlik şirketlerinde çalışmış olmaydı. Kesin sayıları bilme şansımız yok. İfade edilen rakamlar o dönemde Türkiye’den 4 bin başvuru yapıldığı yönünde. 2007 Yılında Irak’ta yer alan 40 bin yabancı askeri güç içinde 3 bin Güney Afrikalı askerin olması dikkat çekicidir. Bu kişilerden çoğu eski dönem sabıkalılarıdır. ABD, İngiltere Avustralya, Nepal, Fijivatandaşı askerler, Belçikalı, Fransız havacılar, Kolombiya ve Cezayir, Çeçenistan savaşında yer alanlar artık Irak’ta Savaş Şirketleri adına bulunuyordu. Öyle ki 2005’de Bağdat’ta bir otelin önünde patlayan bomba ’da ölenlerin çoğu ırkçı Güney Afrika yönetimi dönemindeki işkence ve katliam sanıkları olan paralı askerlerdi.
Güncel Suriye savaşına geldiğimizde ise binlerce asker sivil yaşamını kaybetti. Türkiye askeri Suriye’ye girmesinden sonra kısa sürede yaşamını kaybetti. Aslında bölgede doğrudan ulusal ordusunu savaş alanında kullanan iki güç var. Bunlardan biri Türkiye iken diğeri ise Suriye ordusudur. Bölgede uzun süredir yer almasına rağmen ABD veya Rus askerlerinin savaşta kayıpları kamuoyunun gündemine fazla gelmiyor. Bölgede oluşturulan ve sürekli isimleri değişen gruplara askeri danışmanlık adı altında pek çok yabancı şirket hizmet sunuyor. Birden bire savaşın başında ÖSÖ olarak ortaya çıkan Özgür Suriye Ordusu, Irak’ta Peşmergeler, Suriye’de PYD, YPG Pathfinder Grubu Terörizm ve Çatışma Araştırmaları Merkezi (PathfinderGroupTerrorism&ConflictResearch Center) veya yazımızın başında bahsettiğimiz isim değiştiren ve Blackwater’dan Academi’ye dönüşen şirket ile işbirliği yapıyorlar. Türkiye kamuoyunda büyük tepki uyandıran YPG arması ve üniformaları ile görüntülenen ABD’li askerler konusunda Türkiye’nin tepkilerine ABD Savunma bakanlığı sözcüsünün yanıtı basit ve netti. “Geçmişte de ortaklarımızın simgelerini taşıdılar” Aslında işin özeti şuydu onlar Amerikan Ordusunun askerleri değil, Academi firmasının elemanlarından oluşuyordu. ABD Savunma bakanının söyleyemediği şey ise bu grup parasını bizim ödediğimiz, hizmet aldığımız, işvereni olduğumuz savaş taşeronu bir gruptur. Yine aynı şekilde Türk askeriyle beraber Menbiç’e ilerlerken beraber giden ÖSÖ grubu içerisinde değişik ülkelerden paralı askerler ya da özel savaş şirket çalışanları yer alıyordu. Savaşın diğer önemli gücü Rusya ise oyunu aynı kurallara göre oynuyordu. Rusya Hong Kong’a kayıtlı ama özünde bir Rus şirketi Slav Corps Limited ve Moran Security Group ile anlaşarak iddialara göre 2 binden fazla silahlı paralı askeri Suriye’ye 2013 yılından itibaren sokmuştu. Moran şirketi ile anlaşma feshedildikten sonra yerini Wagner şirket alıştı. Rusya’nın faaliyetlerinin merkezinde yer alan Slav CorpsIrak, Afganistan, Doğu Afrika, Tacikistan, Kuzey Kafkasya, ikinci Çeçenistan savaşı ve Sırbistan’da tecrübe kazanmış paralı askerlerden oluşuyordu.
Peki, bu kadar olay içerisinde bölgesel en büyük tehdit olan IŞID’in nereye koyacağız. IŞID’de savaş endüstrisinin oluşturduğu bir güç olarak düşünmek gerekir. Endüstrinin kurallarına göre organize edilmiş bir silahlı güç. Finans kaynakları, kullandığı silahlar, patlayıcılar, girdiler, kullandığı otomobillere kadar savaş endüstrisinin özel şirketleri, resmi destekçileri ve savaş sponsorları burada karşımıza çıkıyor.
“Gölgesini satamadığı ağacı kesen” kapitalist sistem kar güdüsüyle insanları öldürmek hizmetini bile özelleştirme ve satma yoluna gitti. Savaşın profesyonel, pazarlanabilir bir sektör haline getirdi. Tıpkı insan kaynakları, pazarlama, satış departmanları olan reklam bütçesi ile kampanya ve imaj yönetimi yapan ve sektörde rekabet eden şirketler savaş şirketleri yaratıldı. Tüm dil, din, ırk ve ulustan insanlar bu çarkın parçası haline getirildi. Savaşlar artık bir ürünü piyasa sürer gibi planlanarak pazarlanıyor. Ardında binlerce çalışan, yüzerce iş yapan özel savaş şirketi, yönetme ve hükmetme tutkusu taşıyan hükümetler, AR_GE şirketleri yer alıyor. Yeni silahlar ve teknolojiler düzenlenen bir savaşta adeta fuarda görücüye çıkmış gibi test ediliyor. İnsan yaşamları satılıyor, alınıyor, kiralanıyor. Ölecek sivil sayısı operasyonel kayıpların ve savaş şirket faaliyetlerinin doğal bir sonucu olarak görülüyor. Savaş şirketleri kKonsept/doktrin geliştirme, doküman hazırlama, çevirmenlik, eğitim, tedarik, üs desteği, haberleşme, ulaştırma, bakım, ikmal, istihkâm, istihbarat, sağlık, havalimanı işletme, güvenlik, operasyonel faaliyetler konusunda hizmetler veriyor. Ordular küçülürken kullandıkları taşeron firmalar her gecen gün daha da artıyor. Bu firmalar ulusal ve uluslararası piyasada isteyen herkese hizmet sunuyor. Bosna’da, Kosova’da, Suudi Arabistan’da, Kâbe baskınında, Türkiye’de, Irak ‘Libya, Suriye, Afganistan’da hep onları görüyoruz. Din ve Milliyet temasıyla yapılan pek çok savaşta üçüncü taraf olan bir Güney Afrikalı, Şilili, Sırbistanlı, Hırvat, Çeçen, İspanyol, Dominik, Belçika, Fransız, İngiliz, Amerikan, Cezayir, Fiji, Sudan, Somali veya Türk vatandaşının karşımıza çıkması sürpriz olmuyor. Çünkü onlar savaş endüstrisinin paralı çalışanları olmak dışında bir şey ifade etmiyor. Endüstri tıpkı çılgın bilgisayar oyunlarında olduğu gibi kurgularını yaşama geçiriyor kazan kazan formülü ile ortaklar buluyor ve kar elde ederek, insan feda ederek yoluna devam ediyor.
Kapitalist çağın her savaşı kanlı ve yeşil doların üzerine kan bulaşmış savaşlardır.


İsmail GÜNEŞ

30.12.2016 16:40:31

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI