PADİŞAHLIĞIN VE LİBERALİZMİN BOZUK HALİ: 'ŞAHSİ KEYFİ İSTİBDAT' VEYA 'ŞAHSIM DEVLETİ'

PADİŞAHLIĞIN VE LİBERALİZMİN BOZUK HALİ: 'ŞAHSİ KEYFİ İSTİBDAT' VEYA 'ŞAHSIM DEVLETİ'


İnsan ne diyeceğini şaşırıyor. Liberal iktisatçılar şunu bile söylüyor. Cari neyse geçerli olan, ilke olan da odur. Evin bir değeri yoktur, fiyatı vardır, fiyatı neyse değeri odur. İnsanlığın, toplumun, siyasetin, dostluğun durumu da mı böyle? Değer ile fiyat, gerçek ile gerçeklik, gerçeklik ile doğruluk/hakikat arasında hiçbir fark yok mudur? Dayanaklı ölçüler yoksa nasıl değerlendirme yapılacak? Gerçek de ölçü de dayanaksız mı, her şey geçici, dahası boş mu? Olan biten birer yanılsamadan mı ibaret, insanın bir ölçü veya ilke bulması saçma sapan bir şey mi, tek ölçü iktidar olabilmek mi?





İLKE İNSANA TOPLUMA AİT, KAYNAĞI İÇKİN, KAPSAMI İSE AŞKIN





Eşitlik de özgürlük de dostluk da aydınlanma da demokrasi de insanın koyduğu geliştirdiği fikirler, başarılar. Bilimle ve akılla desteklemek, bunlarla ilerlemek önemli ama fikrin veya ilkenin kendisini sadece bilim matematikle bulamayız, örneğin “onur”, “özgürlük”, “eşit değerlilik” vb. bu umut ve fikirler bizzat insan ve toplumların başarısı, insan tarihi içinde kendi tarihini yapar, kendi tarihini kendi amaçlarıyla birlikte yapar.





O halde öncelikle ölçü konusunda bir “antlaşma/sözleşme” gerekiyor.





Doğa kendi ilke işleyişini kendisi oluşturuyor sayılır.





İnsanlar ve toplumlar da kendi ilkelerini kendilerinde taşıyor, dahası kendileri oluşturuyor, koyuyor.





Doğa da insan da salt belirlenmiş değil, aynı zamanda oluşum, değişim dönüşüm halinde.





Hele insan ve toplum kendi geleceğini kendisi koyup kendi belirleyebildiği ölçüde daha bir kişilik kazanıyor.





Zor soru şu ki bir şeyin “normal”i ne, “ideali/güzeli” ne? Bozuğu da olabilir mi? Bunlara ölçüler bulunabilir mi?





Hiç de ölçüsüz bir halde değiliz. 1-Her şeyden önce, mevcut yaşanmış örnekler yenisinin bir kıyaslama ölçüsüdür, geçmiş ilke ve ideallerin pratiği bir kıyaslama değerlendirme ölçüsüdür (teorinin sorunun hatasını pratik gösterir/çözer.)





2-Bizzat ilke ve idealler de yapılanların ve yapılacakların ölçüsüdür. Evet. Bir şeyin bozuğundan çürüğünden de elbette söz edebiliriz. Ereği ile pratiği uyuşmuyorsa bozuktur.





3-Bir şeyi, onun ölçü aldığı modelle, idealle de değerlendirebiliriz. Örneğin padişahlığı erek almışsa yaptığı padişahlıkla örtüşüyor mu, liberalizmi esas almışsa liberalizmle örtüşüyor mu.





4-Bir olayın betimi bile o olayın tanımına, hem de en yakın tanımına doğru götürebilir.





O halde şu yaşadıklarımız, taciz, tecavüz, saldırı, şiddet, hedef gösterme, dayak atma, tehdit etme, mafya, uyuşturucu ne anlama geliyor? Türkiye’de neler oluyor? AKP-MHP’nin mevcut halleri bir normallik mi, yoksa bozuk çürük bir düzen mi? İnsan ve toplum, insanlık çürüyor bozuluyor mu iyileşiyor ilerliyor mu?





‘ŞAHSIM DEVLETİ’ VEYA ‘CUMHURBAŞKANI HÜKÜMET SİSTEMİ’: PADİŞAHLIK, LİBERALLİK, İNSANLIK ÖLÇÜ ALINIRSA BOZUK MU DEĞİL Mİ?





“Şahım devleti” Emre Kongar başta olmak üzere zaten dillendiriliyor, ben bunun bozuk olup olmadığını değerlendirmeye çalışıyorum.





2017’de olağanüstü hal döneminde tek taraflı propaganda ve YSK’nin mühürsüz oyları da geçerli saymasına rağmen ancak kabul oyu alabilen anayasa oylaması ile Cumhurbaşkanlığı sistemi getirilmiş olup bu sistemde hükümet cumhurbaşkanı sayılmaktadır. Cumhurbaşkanı, yaptıklarından dolayı neredeyse tümden hukuksal denetimden özerk sayılmaktadır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve tüm bakanlar kurulu ile tüm devlet memurluklarını kendisi belirlemektedir (icranın/yürütmenin/hükümetin tek yetkilisidir). Şahıs hükümeti veya Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi, fark etmez, aynı anlama varıyor.





Şekil olarak “padişahlık” ve “divan-u humayun” ile büyük bir benzerliği olduğu iddia edilebilirse de ne şeyhülislamlık gibi şeriat da olsa ayrı bir değerler ve yargı sistemi ne milletler sistemi ne beylerbeylikleri ne de tımar veya ayan sistemi ile birlikte bir sistem olması yani yönetim bir ilke, gelenek veya paylaşıma sahip olmadığından “ilkesiz padişahlık”, “ilkesiz mutlak reislik” “mutlak şahsi yönetim” gibi bir pratik ortaya çıkmaktadır. Padişahlığın da “bozuk formu” denebilir, kapitalizmle iç içe geçtiğinden “liberalizmin bozuk formu” “mutlak şahsi yönetim biçimi” denebilir. Bu anlamda II. Abdülhamit dönemi ile biraz benzerlik göstermektedir ama o da değil çünkü padişahlık/saray pek çok geleneğe sahiptir, azınlık ve yabancı etkiler ve okullar paralel olarak işlemektedir, II. Abdülhamit de modern okul ve teknik gelişime açık bir eğilim göstermektedir. Keyfilik, jurnallik, medyayı ele geçirme veya sansür, her tür siyasi, düşünce veya kültürel etkinliği kontrol etme, muhalefeti kontrol ve baskılama halinde istibdat açısından bazı benzerlikler taşımaktadır. Bununla beraber II. Abdülhamit dönemi istibdatı yine de bu kadar şahsi ve keyfi bir istibdat da değildir. Kaldı ki o günkü teknik ve teknoloji de bu kadar istibdata uygun değildir.





MUHALEFETİN ‘İSTİBDADA’, ‘ŞAHSIM DEVLETİNE’ YÖNELİK OLMASI DOĞU STRATEJİ





Nereden hangi ölçüyle bakarsanız bakın var olan ölçülerin, kendi ideal saydıklarının bile  “bozuk hali” ile karşı karşıya bulunuluyor. Padişahlığın bozuk hali, liberalizmin bozuk hali, demokrasinin insanlığın bozuk hali, değerlerin geleneğin bozuk hali…





2017’de getirilen sistemin, beş yılda bir yapılan seçim ve iki dönem sınırlaması da işlemezse “mutlak şahsi keyfi tek adam rejimi” kalıcılaşacağından, böyle bir kalıcılaşma durumu/tehditi, böyle bir “bozuk şahsi keyfi düzen” söz konusu olduğundan muhalefetin de “şahsi keyfi” yönetime karşı ortaklaşması ve tek adamlığa karşı odaklanmasında bir hata yok kanaatimce. Aynı zamanda bunu oluşturan şartlara da odaklanması daha da isabetli olacaktır elbette.





DEVRİMCİ MÜCADELE: BOZUK VE KÖTÜLÜK DÜZENLERİNİN VE ŞARTLARININ AŞILMASI





“Bozuk düzen” bile hafif kalıyor, “kötülük düzeni” diye daha nitelikli sıfatlar da söyleniyor.





Taciz, şiddet, terör, savaş kötüdür; yaşatma ilkesiyle, ötekine saygı ilkesiyle bağdaşmaz; bilimsel olarak da sonuçlarının kötü olduğu gösterilebilmektedir.





Talan kötüdür, aç ve yoksul bırakma, ayrımcılık, düşmanlık kötüdür, insanlık ilkeleriyle bağdaşmaz; sonuçlarının kötü olduğu bilimsel olarak da gösterilebilmektedir.





Seçimle kötüleri değiştirmek de bir aşamadır. Esası kötülüğün şartlarını da ortadan kaldırabilmektir, devrimci tavır hem yakın hem uzak hedefi birlikte dikkate alabilmekten geçmektedir.



Adnan Gümüş

11.12.2022 18:59:58

YAZARLAR


MHP İL BAŞKANI KANLI: 31 MART SEÇİMLERİ HALKIN MEVSİMSEL TERCİHİ"

ADANA’DAN DÜNYAYA SEVGİ, DOSTLUK VE BARIŞ MESAJI

SEYHAN NEHRİ ÜZERİNDE VOLEYBOL, TENİS VE KONSER

ANADOLU EMEKLİLER DERNEĞİNDEN DAYANIŞMA

YÜREĞİR BELEDİYESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA

KAYIP ALTIN KEMER ŞAMPİYON GÜREŞÇİDE

ULUSLARARASI FOTOĞRAFLAR ADANA TEPEBAĞ’DA GÖRÜCÜYE ÇIKTI

ÇALIŞANLAR ARTIK ‘RUH SAĞLIĞI İZNİ’ DE ALIYOR!

ABB BAŞKANI MEZUN OLDUĞU LİSAYİ ZİYARET ETTİ

TEKİN: MUHTARLARIMIZLA HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPACAĞIZ

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA REKOR MERT DEMİR KONSERİNDE

BU BESİNLER, ALZHEİMER VE PARKİNSON RİSKİNİ AZALTIYOR!

"YANGINDAN MAL MI KAÇIRIYORSUNUZ?"

DÜNYA SANAT GÜNÜ’NDE ÜÇ SANATÇIYA ÖDÜL

İLACA ERİŞİM ENGELLENEMEZ!

BİRİKTİRME HASTALIĞI BELİRTİLERİ!

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA HER GÜN ETKİNLİK