PANOPTİKON SİSTEM ve MODERN DELİLİK

PANOPTİKON SİSTEM ve MODERN DELİLİK






Michel Foucault, çağımızın önde gelen düşünürlerinden biri. Tarihçi, edebiyat eleştirmeni, antropolog ve sosyolog kimliğiyle tanınıyor ve post modernizmin kurucuları arasında sayılıyor. Deliliğin Tarihi,Kliniğin Doğuşu,Bilginin Arkeolojisi,Kelimeler ve Şeyler,Cinselliğin Tarihi gibi eserleri var.   .





Felsefesinin temeli;Özne Kimdir,İktidar Nedir,Delilik, Suç, Cinsellik, Bilgi gibi kavramlara dayanır ve bu kavramlar, iktidar tarafından bireyi biçimlendirmek için kullanılır. 





Bu durumun en basit örneği, eğitim kurumlardır. Eğitim kurumları, bireyi ve toplumu şekillendiren ve onların nasıl düşünüp davranmaları gerektiğini empoze eden kurumlardır. Ancak,günümüz toplumlarında bu tarz kurumlar sayesinde baskı, ya da denetimin uygulanması, geçmişe kıyasla şiddetten arınmış durumdadır.





Foucault günümüz toplumlarının bu özelliğini, Jeremy Bentham tarafından önerilen bir hapishane sistemiyle, Panoptikon Sistem örneğiyle açıklar.Panoptikon Sistemde daire biçiminde inşa edilmiş hücrelerde yaşayan mahkumlar, merkezden izlenip izlenmediklerini asla bilemezler.Bu nedenle kendi davranışlarının denetleyicisi, gardiyanı, ya da polisi olmaya başlarlar. Yani, modern dönemin iktidarları, otoritelerini fiziksel alandan, zihinsel ve psikolojik alana taşımışlardır.





Bu sürecin sonunda bireyler, hiçbir zorlama olmadan benzer şekillerde düşünmeye ve davranmaya başlar.Çünkü toplum dışına atılmaktan; hasta, deli, sapık, cahil olarak tanımlanmaktan korkarlar.Hastayı, deliyi, sapığı, ya da cahili kimin belirleyeceği, yani normallik standartlarını kimin koyacağı ise tamamen iktidara bağlıdır





Foucault’ya göre, bugün olağan karşıladığımız, gerçek olarak kabul ettiğimiz pek çok fikir ya da kurum, iktidarlar tarafından oluşturulmuş ve kurumsallaşmıştır. Foucault, delilik kavramını bu görüşü kanıtlamak için inceler.





Deliliğin Tarihi adlı eserin konusu, 1800’lü yıllara kadar hayatın bir parçası sayılan deliliğin, modern dönemlerde tımarhaneye kapatılması ve toplumsal hayattan koparılması gereken bir durum kabul edilmesi, yani “deliliğin kurumsallaştırılması”dır. Ona göre normal ,ya da akla uygun olanın neleri içereceğini ve neleri dışarıda bırakacağını belirleyen bilgi, ya da bilim değil, değişen iktidar ilişkileridir.





Sanayileşme döneminde kentleşme, nüfus artışı gibi gelişmeler sonunda, iktidarlar, yeni normallik standartları belirlemiş ve delilik, kurumsallaştırılarak tımarhaneye kapatılmıştır. 





Foucault’nun bu görüşleri; günümüzde algoritmalar, yapay zeka, sosyal medya araçları, yüz tanıma sistemleri gibi araçlarla yapılmaktaymış.





NE DERSİNİZ? FOUCAULT HAKLI MI?





  • HAYATIMIZIN DENETLENMEYEN HİÇ BİR NOKTASI VE ANI KALMADIĞINA GÖRE, DOĞRU SÖYLÜYOR GALİBA.


25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

1.06.2020 02:13:20

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI