PATATES DEPODA KALDI
Manşet Haber 15.03.2018 12:06:44 0

PATATES DEPODA KALDI

PATATES DEPODA KALDI

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in ‘Patateste nitelikli tohum’ sorunuyla ilgili soru önergesine yanıt veren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, patateste 174 adet milli tohum çeşidinin bulunduğunu açıkladı.
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, önergesinde patates üretiminde nitelikli tohumun önemine dikkat çekerek, “Tohum verimi ve özelliği gübre ve ilaç kullanımını artırmakta, bu durum maliyetin artmasına neden olmaktadır” dedi.
Ülkemizde son iki yılda ithal edilen patates tohumu ve bunlara ödenen miktarı soran Ömer Fethi Gürer, ekimi yapılan yabancı meşeli tohum sayısın açıklanmasını istedi. Ömer Fethi Gürer, ayrıca “Tohumluk patates fazlası satışa sunulmakta mıdır?Toprağa ve verime göre tohum için çiftçi eğitimi verilmekte midir?” şeklindeki sorulara da yanıt istedi.
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in soru önergelerine yanıt veren Bakan Ahmet Eşref Fakıbaba, Patates tohumu üretiminin, ülkemizin tohumluk ihtiyacını karşıladığını belirterek, “Ülkemiz tohum tescil ve sertifıkasyon sistemi içerisinde, 151 adedi tescilli, 23 adedi de üretim izinli olmak üzere toplam 174 adet patates çeşidi Milli Çeşit Listesinde yer almaktadır” dedi.
Bakan Fakıbaba, “Ülkemizde, sertifikasyon sistemi içerisinde üretilerek ambalajlı halde satışa arz edilen sertifikalı patates tohumlarının, üretim sürecinde bitki koruma ürünleri ile muamele edilmiş olmasından dolayı, tohumculuk mevzuatı gereği bu tohumların gıda amaçlı pazarlanması mümkün değildir. Ancak sertifikalı tohum üretiminin tarla şartlarında veya hasat aşamaları esnasında belirlenen üretim fazlası kısmının, tohum işleme ve sertifıkasyonu işlemlerine tabi tutulmaksızın gıda olarak pazarlanmasında yasal bir engel bulunmamaktadır” açıklamasında bulundu.
Niğde ve Nevşehir illerinin ülkemizde patates üretim merkezi özelliği taşıdığını ifade eden Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Eylül Ekim ayında hasat edilip depolanan patatese tüccar gelmediği için depoda kaldığını belirtti. Gürer, “her gün patates üreticileri arıyor, patates çürüyecek maliyeti 50-55 krş, 20-30 kuruşa dahi alan yok mağduruz diyorlar. Hükümet çiftçinin feryadını duymuyor, yetersiz teşviklerle sorun çözülmüyor. Patates üreticisine acil çözüm üretilmelidir. Depoda patates ömrü azalmaya başladı. Patates üreticisi köyden kente gidemez hale geldi.Bu durum esnafları da etkiliyor. Çiftçi borç içinde, varı yoğu icralık. Bir an önce patates ürününün üreticiden alınması için bir yöntem bulunmalı, ihracat sağlanılamazsa iç tüketim olanaklarını hükümet yaratmalıdır” dedi.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°