“PATATES TÜKETELİM” ÇAĞRISI
EKONOMİ 19.03.2018 22:15:35 0

“PATATES TÜKETELİM” ÇAĞRISI

“PATATES TÜKETELİM” ÇAĞRISI

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Niğde ve Nevşehir’de depolarda 350-400 bin ton patatesin alıcı beklediğini bildirerek, “patates tüketelim” çağrısında bulundu.
Bayraktar, “mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları depoda alıcı bekleyen patates için büyük bir risk teşkil ediyor. Patatesin filizlenmeden, kilo ve kalite kaybı yaşanmadan pazarlanması gerekiyor. Başta askeri birlikler, bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, hastaneler, yatılı okul ve yurtlar, yemek firmaları gibi toplu tüketim yerlerinde alımlar yapılmalı, patateste iç tüketim hızlı bir şekilde artırılmalıdır. Depolardaki patates zamanında tüketilmezse üreticinin emeği zayi olacağı gibi çürüyen ürünün atılması da üreticilerimize ayrıca bir yük getirecektir” dedi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, ucuzluğu, birim alandan fazla verim sağlanması, besin değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, endüstride farklı şekillerde kullanılması ve her çeşit iklimde yetişmesi nedeniyle bugün hemen hemen bütün dünyada yetiştirildiğini ve tüketildiğini belirtti. Dünya nüfusunun giderek arttığı dikkate alındığında, doğal kaynakların korunarak, bugünkü ve gelecek kuşakların gıda güvencesinin sağlanmasında patatesin önemli bir ürün olarak ortaya çıktığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Çin’in yüzde 26,3 payla ilk sırada, Hindistan’ın yüzde 11,6 payla ikinci, Rusya’nın yüzde 8,3 ile üçüncü, Ukrayna’nın yüzde 5,8 payla dördüncü, ABD’nin yüzde 5,3 payla beşinci olduğu patateste dünya üretiminin yüzde 1,3’ü ülkemiz tarafından gerçekleştirilmektedir. Dünya patates verimi 2016 yılında dekara 1958 kilogramken ülkemizde bu rakam 3 bin 283 kilograma kadar çıkmaktadır.
Ülkemizde üretimin yoğun olarak yapıldığı iller sırasıyla Niğde, Konya, Afyonkarahisar, İzmir, Kayseri, Nevşehir, Adana’dır. Bu illerimizi sırasıyla Aksaray, Sivas, Bolu, Bitlis ve Hatay illerimiz takip etmektedir. Ülkemiz üretiminin yaklaşık yüzde 82,7’si bu illerimiz tarafından yapılmaktadır.”
Patateste bir türlü üretim planlaması yapılamadığına, son 10 yılda üretimin 3,9 milyon ton ile 4,8 milyon ton arasında seyrettiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti:
“Son 10 yıldır patates üretim alanları da 1,25 ile 1,72 milyon dekar arasında değişiyor. 2012 yılında 1,72 milyon dekara çıkan üretim alanı, 2013 yılında 1,25 milyon dekara kadar düştü, 2015-2017 döneminde 1,43-1,54 milyon dekar arasında seyretti. 2013 yılında 3,95 milyon tonla 4 milyon tonun altına inen üretim, 2017 yılında 4,8 milyon tona çıktı. Yalnız bu üretimin sadece yüzde 5 kadarı ihracata gidiyor. İç piyasada da tüketim yeterli değil. Bazı Avrupa ülkelerinde kişi başına patates tüketimi ülkemizdekinin 3-4 katını buluyor. Patates son derece yararlı bir besin. Çok değişik şekillerde tüketimi de mümkün. Daha fazla patates tüketebiliriz. Kişi başına 4-5 kilogram daha patates tüketsek, depolarda patates kalmaz.”
Türkiye’de bitkisel üretimde önemli bir yeri olan patateste yaşanan fiyat istikrarsızlıklarının üreticiyi de tüketiciyi de etkilediğini, patates fiyatların arttığı dönemde tüketicilerin, fiyatların düştüğü dönemde de üreticilerin mağdur olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bu yıl da patates üreticilerimiz pazarlama problemiyle karşı karşıya kalmışlardır. Pazarlama problemlerinin çözümüne katkı sağlaması bakımından ihracat iadesi talebimiz başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız olmak üzere hükümet yetkililerine iletilmiştir. İhracatta ton başına 50 lira ödeme kararı alınmıştır. Söz konusu karar, piyasaları bir miktar olumlu etkilese de hali hazırda üreticilerimiz kilogramını ortalama 50 kuruşa mal ettiği patatesi, 30-35 kuruşa satmakta zorlanmaktadır. İhracat desteğine rağmen fiyatlar ortadadır.
Hava sıcaklıkları bu yıl mevsim normallerinin üzerinde seyretmektedir. Niğde ve Nevşehir’de 350-400 bin ton patates alıcı bekliyor. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları, depoda alıcı bekleyen patates için büyük bir risk oluşturuyor. Ürün depoda kaldığı sürece patateste filizlenme, kilo ve kalite kaybı yaşanabilir. Havaların da giderek ısındığı dikkate alındığında eldeki ürünün en kısa sürede pazarlanması gerekmektedir. Sıcak giden havalar, patateste yeni ürünü de mevsiminden önce çıkmasına neden olacaktır.”
Bayraktar, patateste yaşanan pazarlama sorununun kalıcı olarak çözümlenebilmesi, üretim ve fiyatta istikrarın sağlanabilmesi bakımından;
Üretim planlaması yapılması,
İhracat desteğinin düzenli ve zamanında verilmesi,
İç talebin artırılması,
Münavebe süresine titizlikle uyulması,
Başta elektrik olmak üzere üretim maliyetlerinin düşürülmesi,
Patatesin sanayiye entegrasyonunun, üretim ve işleme çeşitliliğinin sağlanması gerektiğini belirtti.
Bayraktar, üreticilerin alın terinin karşılığını alması ve bin bir emekle ürettikleri ürünün zayi edilmeden değerlendirilmesinin en büyük temennileri olduğunu bildirdi.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°