Petrol İstasyonunda Gökoğlu adı yok
Manşet Haber 13.07.2013 12:31:03 0

Petrol İstasyonunda Gökoğlu adı yok

Petrol İstasyonunda Gökoğlu adı yok

bsehir_logo

Adana Büyükşehir Belediyesi’nin önceki günkü oturumunda belediye  meclisinde görüşülen biri reddedilen, diğerine akaryakıt istasyonu onayı verilen yerlerle ilgili yeni gelişmeler yaşandı.

Akaryakıt istasyonlarından Mehmet Gökoğlu’nun sahibi olduğunu belirttiğimiz arsanın Mehmet Gökoğlu ile hiçbir ortaklığının bulunmadığı, Ray petrolcülüke ait olduğunu belirledik. Bir yanlışlık sonucu adını verdiğimiz Mehmet Gökoğlu’ndan özür diliyoruz.

NE OLACAK?

Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz’ın Başkanlık ettiği Belediye Meclisinin oturumunda, görüşülen 2 petrol istasyonu ile ilgili de yeni gelişmeler ortaya çıktı. Bu gelişmeler üzerine meclis tarafından akaryakıt istasyonuna dönüştürülen arsanın tekrar görüşülmek üzere meclise gönderileceği, bu yönde çalışmalar yapıldığı öğrenildi.

Öte yandan, akaryakıt istasyonu olması için belediye meclisinde görüşülen yerlerden onay çıkan arsanın daha önce büyükşehir belediyesi tarafından satıldığı,  konut yeri olduğu öğrenildi. Ray Petrolcülük’e ait olan arsanın da imarda sağlık tesisi olarak göründüğü ifade edildi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°