Manşet Haber 4.06.2023 22:55:52 0

'PLASTİK KİRLİLİĞİYLE MÜCADELE ET'

'PLASTİK KİRLİLİĞİYLE MÜCADELE ET'






İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur,  Dünya Çevre Günü Açıklamasında, 2023 yılı temasının “Plastik Kirliliğiyle Mücadele Et” olarak belirlendiğini, bu tema kapsamında bu yıl, plastik kirliliğine yönelik çözümlere ışık tutulacağını söyledi.,





Aksungur yazılı açıklamasında, “Dünyamız plastik tarafından istila ediliyor” dedi ve şöyle konuştu:





“Dünya çapında her dakikada bir milyon plastik şişe satın alınırken, yine dünya ölçeğinde her yıl beş trilyon kadar plastik poşet kullanılıyor. Her yıl, yarısı yalnızca bir kez kullanılan ve atılan 400 milyon tondan fazla plastik üretiliyor. Bunun yüzde 10'undan azı geri dönüştürülüyor. Tahminen 19-23 milyon tonu göllere, nehirlere ve denizlere ulaşıyor, okyanuslara sızıyor. Okyanuslarda plastik yığınlar oluşuyor. Deniz canlılarını olumsuz etkiliyor. Mikroplastikler, yediğimiz yiyeceğe, içtiğimiz suya ve hatta soluduğumuz havaya karışıyor, çöplükleri dolduran plastikler tarım alanlarını kirletiyor.





Mevcut geri dönüşüm, plastik hacmiyle baş edemiyor. Bu karmaşadan geri dönüşümle başa çıkmak mümkün görünmüyor, sisteme giren plastiğin azaltılması artık zorunluluk taşımaktadır.





Plastik kirliliğinin yanı sıra günümüzün en önemli çevre problemlerinin başında iklim değişikliği gelmektedir. İklim, insanların ve doğanın uyum sağlayamayacağı kadar hızlı ısınıyor, tehlike sinyalleri veriyor. İklim değişikliğinin bu olumsuz boyutunda ne yazıktır ki insan faaliyetleri önemli bir yer tutuyor. Gezegenimizi kendi faaliyetlerimizle yaşanamaz koşullara doğru sürüklüyoruz.





İklim değişikliği başta olmak üzere aşırı sulama, yanlış tarım politikaları kuraklığı artırmaktadır. Uzmanlar, ülkemizde kuraklıkta gelinen noktanın ciddi bir boyuta ulaştığını belirtiyor. İstanbul’daki barajların, yapılan son ölçümlere göre son 9 yılın en düşük doluluk seviyesinde olduğu belirtiliyor. Araştırmacıların verdiği bilgiye göre son 28 yılda Türkiye'nin göllerinin yüzde 54'ü küçüldü. Kuruma tehlikesi devam etmekte. Böyle giderse su krizinin kapıda olduğu belirtiliyor.





İklim değişikliğiyle mücadele için ormanları ve doğayı tahrip eden uygulamalardan vazgeçilmesi gerekmektedir. Oysaki ülkemizde madencilik ve enerji tesisleri gibi verilen izinlerle ormanlarımız azalmaktadır.





Acil önlemler alınmadığı takdirde ciddi kuraklıkların yaşanılması kaçınılmazdır. Öncelikle tarımda yeraltından su çekerek salma sulama yapmak yerine, damla sulama sistemine geçilmesi sağlanmalıdır.





6 Şubat depremleri ile büyük bir yıkım ve çok sayıda can kaybı yaşadık Ancak ne yazık ki kurtarma faaliyetlerinde yetersiz kalındığı gibi bölgedeki büyük enkaz ve katı atıkların yönetimi de bilime, tekniğe ve mevzuatlara uygun bir şekilde yönetilememiştir.  Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubemizin Hatay ili Asbest Raporunda, alınan numunelerde asbest tespit edildiği belirtilmektedir. Atık yönetiminde yapılan yanlış uygulamalardan dolayı bölge halkının ilerleyen yıllarda çok ciddi halk sağlığı sorunları ile karışılacağı, aynı zamanda bölgede atık kirlenmesi ile ekolojik yıkım etkisi oluşturacağının anlaşıldığı raporda yer almaktadır.





Adıyaman’da, binlerce ton molozun döküldüğü yer tarım alanları, kentin yanı başındaki yerleşim alanı ve organize sanayi bölgesi ile çevrili, devamında sulama kanalının olduğu eski dere yatağıdır. Ekili tarlalarla, moloz yığınları arasındaki mesafe sadece 200 metredir.





Samandağ’da enkazlar, halkın itirazlarına kulak asılmadan, bir yanında sulama kanalı bulunan ve yerleşim yerlerinin yanı başındaki Mileyha Kuş Cennetti sınırları içerisinde Stadyum Çadır Kent yakınına halk sağlığı hiçe sayılarak dökülmüştür.





Çevre konusunda büyük bir sınavla karşı karşıyayız. Bugün, çözüm yoluna başlama şansımız var. Değişim için harekete geçilmezse bir gün gelip çok zor, belki de imkansız olacaktır. Bu mücadeleye, gelecek nesillere olan sorumluluğumuz gereği, hemen tüm araçlarla başlamalıyız.





Şu anda en çok ihtiyaç duyulan şey, bu krizi, iklim değişikliğinin yarattığı/yaratacağı sorunları, plastik kirliliğini, çevre tahribatlarını çözmek için hükümetlerin, şirketlerin ve diğer paydaşların eylemlerini büyütmek ve hızlandırmak için artan bir kamuoyu ve siyasi baskı yaratmaktır.





Gezegenimize zarar vermekten onu iyileştirmeye geçmeliyiz.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°