Portakal Çiçeği Karnavalı teşekkürü
Manşet Haber 14.04.2015 17:00:14 0

Portakal Çiçeği Karnavalı teşekkürü

Portakal Çiçeği Karnavalı teşekkürü

Adana’da bu yıl 3. Kez düzenlenen ve RİO karnavalına alternatif olarak gösterilen Nisanda Adana’da sloganıyla yapılan Portakal Çiçeği Karnavalı’ndan teşekkür geldi.

Nisanda Adana’da Komitesi Başkanı Ali Haydar Bozkurt imzasıyla göndeilen teşekkür mektubunda şöyle denildi:

“Sayın İsmail Başkan, Baharın gelişiyle birlikte açan portakal çiçeklerinin kokuları eşliğinde bu yıl üçüncü kez düzenlediğimiz “Nisan’da Adana’da–III. Portakal Çiçeği Karnavalı’na” verdiğiniz destek, organizasyonumuzun geniş kitlelere duyurulmasında büyük katkı sağlamıştır. Yaklaşık 90 bin kişinin karnaval kortejine ve 150 binden fazla kişinin de açılış törenine katıldığı “Nisan’da Adana’da – III. Portakal Çiçeği Karnavalı’na” bizler için büyük önem taşıyan destekleriniz için size teşekkürlerimizi sunarız. Sevgi ve Saygılarımla, Ali Haydar BOZKURT Nisan’da Adana’da Komitesi Başkanı”

Bir Adanalı olarak bizlerde böyle bir karnavalı Adana'ya kazandırdıkları, Adana'ya böyle bir sinerji verdikleri için başta Ali Haydar Bozkurt oılmak üzere emeği geçen ve katkı koyanlara teşekkür ediyoruz ve ekliyoruz 'İyi ki varsınız. İyi ki Varız'

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°