POZANTI ORMAN YANGINI SÖNDÜRÜLEMİYOR
Manşet Haber 13.09.2020 08:52:34 0

POZANTI ORMAN YANGINI SÖNDÜRÜLEMİYOR

POZANTI ORMAN YANGINI SÖNDÜRÜLEMİYOR

Adana’nın Pozanti İlçesinde 9 Eylül tarihinde çıkan orman yangını halen söndürülemedi. Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey, 'Pozantı yangını kanyon içine hapsedildi' açıklamasında bulundu.

Orman Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, son dönemde sıcaklıkların artması ve nemin düşük olması ile sıklıkla artan orman yangınlarıyla mücadele etmeye devam ediyor. 9 Eylül'de Adana Pozantı Eskikonak mevkiinde saat 11: 25'te ilk ve ilk müdahalenin 11: 39'da yapıldığı orman yangını kontrol altına alındı. Belemedik Köyü’nün batısında Köselerik Boğazı mevkiinde kanyon içinde devam eden yangına ilişkin yazılı bir açıklama yapan Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey, yangına, 1 uçak, 13 helikopter, 93 arazöz, 6 dozer, 350 işçi ve 50 teknik personel olmak üzere toplam 400 personel sevk edildiğini kaydetti. Havadan ve karadan müdahale edilerek yangının üç tarafının kontrol altına alındığını belirten Karacabey, kanyona doğru ilerleyen yangına, yolun olmadığı sarp kayalarla çevrili arazi yapısından dolayı müdahalenin güçleştiğini, ancak kontrol etme çalışmalarının sürdüğünü açıkladı.

Yangının herhangi bir yerleşim yerine sirayet etmediğinin altını çizen Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey 'in açıklamasında şu bilgiler yer aldı;

“09.09.2020 tarihinde saat 11:25 de Adana / Pozantı- Eskikonak mevkiinde` orman yangınına 11:39 ilk müdahale. Yangın şu anda Belemedik Köyünün sıhhati Köselerik Boğazı mevkiinde devam etmekte olup herhangi bir yerleşim yerine sirayet etme durumu yok. Yangına; 1 Uçak, 13 helikopter, 93 arazöz, 6 dozer, 350 işçi ve 50 teknik personel olmak üzere toplam 400 personel sevk edildi.

İlk gece yangının ortaya çıkacağı geldiği köye doğru ilerlemesi durdurulmuş, can ve mal kaybının önüne geçildi. Daha sonra yangının etrafı çevrildi, havadan ve karadan birleştirilerek yangının üç tarafı kontrol altına alındı. Yangının bir ucu derin ve kayalık olan kanyon tarafına ilerledi. Burada da kanyonun bir tarafı tamamen kayalık diğer tarafı ise ormanlık alan. Ormanlık alana yangının sirayet etmemesi için havadan ve karadan ile birlikte burada cephe oluşturularak, kontrol etme devam ediyor.

Burada gözle dumanlar, kanyon içinde münferit bodur ağaççıklar ve kayaların arasında birikmiş olan çalı, yaprak gibi malzemenin tutuşmasıyla gelmekte. Bu alana karadan ulaşım, arazi yapısının yüksek meyilli taşlık ve kayalık olması ve mevcut yolun bulunmaması sebebi ile mümkün olamamak ancak buna rağmen yangına ulaşılabilen kısımlarda karadan müdahale yapılıyor.

Müdahalenin karadan hayır yerine alanlara hava araçlarımız hava durumunun elverdiği müddetçe müdahale ediyor. Bu yangın tehlikesini tehlikeye sokmamakta ve orman varlığımızı tehdit etmemekte. Alanın devamında orman bulunmuyor, kayalıklar arasında münferit bodur ağaççıklar bulunuyor.

Yangının kanyon çalışma testi devam ediyor. Arazinin taşlık, kayalık, sarp olması ve yollanmaması nedeniyle yangının kontrol altına alınması zaman alacak.

Yangın alanı kapalı bir havza olduğundan ekiplerimizce etrafı çevrilmiş olup yanan alanın artması, can ve mal kaybı riski ve ormanlık alanın zarar görmemesi için çalışmalarımız devam ediyor.”

 

 

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°