HABERLER 20.06.2020 15:20:22 0

'REKLAM DEĞİL GERÇEK HİZMET'

'REKLAM DEĞİL GERÇEK HİZMET'






Seyhan Belediye Başkanı Akif Akay’dan erkeklere altın tavsiye: “Eşime yardımcı olmak için evde kendi ütümü yaparım; bulaşık yıkarım, yer silerim. Kadınların yükleri ağır, hayat müşterek. İnsanlar, sevdiklerinin yüklerini almalı.”





Adana Seyhan'ın CHP'li Belediye Başkanı Akif Akay ve kendisi gibi kimya yüksek mühendisi olan eşi Nesrin Akay, evinin kapılarını Sözcü HaftaSonu'na açtı. Mehmet Serbes'in sorularını yanıtlayan Akif Akay, üniversite sıralarında başlayan bir sevdanın izlerini, şöyle anlattı:









“1968 yılında, İstanbul Üniversitesi Kimya Yüksek Mühendisliği Bölümü'ne girmiştim. Nesrin de tıp fakültesinden ayrılıp bizim sınıfa geldi. Bir gün sınıfa güzel bir kız girdi, ilk kez görünce dikkatimi çekti. Sonra arkadaş olduk ve okul bitince evlendik. Asistan sınavına katılmak için balayında kimya çalıştık. Sonra Adana'da kendi laboratuvarımızı açtık.”





 “Ben boş duramam. Hem oyalanmak hem de eşime yardımcı olmak için evde kendi ütümü yaparım. Bulaşık yıkarım, yer silerim. Kadınların yükleri ağır, hayat müşterek. Hayatı paylaştığımız insanların yüklerini almalıyız. Meyve sirkeleri, likörleri, reçeller ve her türlü sebzenin turşusunu yaparım.





ÜRETİM HER ŞEYDİR





“Benim için üretim her şeydir. Seyhan Belediye Başkanlığı'ndaki en başta gelen politikam da Seyhan'da üretimi arttırmak… Gelecek dönemde de kooperatiflere ağırlık vereceğiz. Salmanbeyli Kadın Kooperatifi, Hanedan Kültür Merkezi ve Şakirpaşa Toplum Merkezi gibi Zeydan Başkan'ın başlattığı projeleri tamamlayacağız.”





Akif Akay'ın eşi Nesrin Akay da aslında siyasete yabancı değil. Dört yıl CHP'de Adana İl Kadın Kolları Başkanlığı yapmış Nesrin hanım, Üniversiteli Kadınlar Derneği'nin Şube Başkanlığını da yürütmüş. Buna rağmen Akay çifti, evde mümkün olduğunca siyaset konuşmuyor. En çok da Eskişehir'deki torunlarını özlüyor.





 “Düşünerek, ölçerek, tartarak konuşmayı düstur edindiğini belirten Akif Akay, belediye hizmetlerinde de popülist yaklaşımlar yerine uzun vadede faydalı olabilecek işler yapmayı tercih ettiğini, hep ‘büyük resme' bakmaya özen gösterdiğini belirtiyor: “Belediyede de öngördüğüm şey, sadece o ana ait çözüm olmamalı. Şimdi ben istesem kendi reklamımı çok iyi yaparım. Bunu sosyal medyada görüyoruz. Ancak benim meselem, reklam değil. Meselem üreten, üretimin birbirini tetiklediği bir sistemin işlemesi. Seyhan'ın sorunları çok fazla. İnsanların yoğun olarak iş ve aş talepleri var. Daha fazla üretimle işe ve aşa kavuşturacağımız insan sayısını arttırabiliriz. Bu yüzden belediyede bir devamlılık sistemi kurmalıyız. Adana'nın yüksek potansiyelini kullanamıyoruz. Bunu kullanabilmek için sistem olmalı.”






https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/hayat-musterek-yuku-paylasalim-5884869/






YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°