İletişim ve Hijyen eğitimi
Manşet Haber 29.04.2013 17:05:42 0

İletişim ve Hijyen eğitimi

İletişim ve Hijyen eğitimi

Adana ve Mersin'de 20-30 haziran tarihleri arasında yapılacak Akdeniz Oyunlarına hazırlıklar  devam ediyor.

25 ülkeden 6.000 sporcu ve 25.000 konuğun beklendiği Akdeniz Oyunları için; Adana Ticaret Odası,Ç.Ü İletişim Fakültesi,Gıda,Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Adana'daki Restoran ve kafelere yönelik olarak 'Hijyen ve iletişim' eğitimi düzenledi.Katılımın yoğun olduğu eğitimin açılış konuşmasını Akdeniz Oyunları Adana Sorumlusu Vedat Kahyalar yaptı.

restaurantVedat Kahyalar yaptığı konuşmada;

Akdeniz Oyunlarının bölgemiz için çok önemli kültür ve tanıtım imkanı sunacağını ve bunun sonucunda da ciddi ekonomik fayda sağlayabileceğini söyledi.Gelecek konukların büyük bir kısmının Adana'yı gezeceğini söyleyen Kahyalar restoran ve kafe işletmecilerine 'konuklarımıza göstereceğiniz yakın ilgi ve sunumuzun hijyeni ülkemizin ve Adanamızın imajı olacaktır.Misafir severliğiyle meşhur Güney insanının konuklarına göstereceği ilgi bizim 2020 de Olimpiyatarı İstanbul'a taşıyabilmemize destek olacaktır.'

ATO'da düzenlenen eğitim seminerine katılan işletmelere Akdeniz Oyunları Dostu sertifikası verilecek.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°