“Sağlık Paralı Hale Getirildi”
Manşet Haber 10.05.2015 10:51:29 0

“Sağlık Paralı Hale Getirildi”

“Sağlık Paralı Hale Getirildi”

eczaci_panel_plaket (1)Adana Eczacı Odası Başkanı Ecz. Ersun Özkan, İlaç ve sağlığın piyasacı bir anlayışa terk edildiğini belirterek, 'Sağlık ulaşılır ve ücretsiz olması gerekirken yeni anlayışla tamamen paralı hale getirildi.'dedi.
Bilimsel Eczacılığın 176. Yılı Kutlama Programı çerçevesinde Adana'da “Akademik Bakış İle Değişen Eczacılık” Paneli düzenledi. Panele konuşmacı olarak Hacettepe Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Gümüşel, Prof. Dr. Rümeysa Demirdamar ve TEB Eczacılık Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Başaran katıldı.
İlaç ve Eczacılık alanında yaşanan değişimlerin irdelendiği “Akademik Bakış İle Değişen Eczacılık” panelinin açılışında konuşan Eczacı Odası Başkanı Ecz. Ersun Özkan, bugüne kadar yaptıkları panellerde genellikle işin siyasi kısmının konuşulduğuna dikkat çekerek şunları şöyledi:
'Bizler mesleki olarak neler yaşıyoruz? Nereye gidiyoruz? En azından yeni bir ufuk oluştursun düşüncesiyle bu paneli oluşturduk. Hepinizin hatırlayacağı gibi iki binli yılların başından itibaren sağlık alanında ciddi değişiklikler yapıldı. İlaç ve sağlık piyasacı bir anlayışa terk edildi. Sağlık ulaşılır ve ücretsiz olması gerekirken yeni anlayışla tamamen paralı hale getirildi. eczaci_panel_plaket (3)
2004 yılında ilaç fiyat kararnamesi değişikliği ardından yeşil kart ve SGK hastalarının serbest eczanelerden hizmet satın almaya başlamasıyla birlikte ‘Sahte Bir Bahar’ görüntüsüyle eczane cirolarının arttığı, eczane ekonomilerinin düzeldiği bir algı yaratıldı. Fakat bu Sağlıkta Dönüşümle aile hekimliği uygulamaları, hızla çoğalan özel poliklinik ve özel hastaneler, ortaya çıkan kamu maliyetleri ki, yıl da 2-3 olan doktora gidiş oranının sekizlere çıkmasıyla birlikte, alınan özellikle ilaç fiyat düşüşleri, kamu kurum ıskontoları, global bütçe uygulamaları eczane ekonomilerini çok zor durumda bıraktı. O günden bu güne eczane ekonomilerinde yaşanan bu sıkıntılarla uğraşılırken birçoğumuz tek haneli rakamlarda olan eczacılık fakülteleri sayılarının kırkın üzerinde bir rakama çıkmasını, 500- 600’lerde olan öğrenci kontenjanının bu gün 1900-2000’li rakama çıkmasını ya tartışmadık, ya da az tartıştık. En son 2012 yılında 6197 sayılı yasada yapılan değişiklikle eczane açmalarına gelen kısıtlama önümüzdeki sürecin biz eczacılar için daha zor olacağının en büyük göstergesidir.eczaci_panel_plaket (2)
Türk Eczacılar Birliği(TEB)’in verilerine göre Türkiye’de ki eczane açan eczacı oranının %85-90 oranında olduğu, 2013 yılında 1500-1800 eczacının mezun olduğunu ve bunların %85-90’ının eczane açtığı görülüyor. Ve bu gidişte yeni uygulamayla beraber 2023 hedefinde 7-8 binin üzerinde işsiz eczacının eczacılık adına daha ciddi sıkıntıları karşımıza çıkartacağının göstergesi olarak duruyor. '

TEŞEKKÜR PLAKETİ VERİLDİ
Moderatörlüğünü Çukurova Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nuran Öğülener’in yaptığı panele konuşmacı olarak katılan Hacettepe Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Gümüşel, Prof. Dr. Rümeysa Demirdamar ve TEB Eczacılık Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Başaran, Eczacılıkta eğitimden istihdama, kamu eczacılığından eczane ekonomisinin sorunları ve çözüm önerilerini akademik bakış ile değerlendirerek katılımcı eczacılara bu yönde gelecek vizyonu oluşturmaları hakkında bilgilerini aktardı. ADEO Başkanı Ecz. Ersun Özkan, konuşmacılara plaket verdi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°