Sağlık Sisteminde Güven Olayı

Sağlık Sisteminde Güven Olayı

 

Sağlık  sistemi   bir  ülkenin, bir  toplumun  gelişmişlik  düzeyini  gösterir. Sağlık  sisteminin   homojen  bir şekilde  ülke  geneline  yayılmış   olması, nerede  olursa  olsun  aynı  kalitede  hizmetten  yararlanılması, kolay  ulaşılabilir  olması, her  şeyden  önce  koruyucu  hekimliğin  öncelikli  olması   ve  bunun  sonucunda  toplumun  sağlık  kriterleri  gelişmiş ülkeler   düzeyinde  veya  onlara  yakın  olması  gerekir.

AKP  Hükümeti’nin  sağlıkta  devrim  olarak  nitelediği   “Sağlıkta  Dönüşüm”  uygulaması  sağlıkta  soyguna  dönüştü. Bu  soygunda  kim  zararlı  kim  karlı? Başta Devlet,  yani  Devletin  bütçesini  oluşturan   halk  zararlı. Özel  sağlık  kuruluşları  ve uluslararası  tıbbi  malzeme  üreticileri, ilaç  tekelleri  karlı. Ne  kadar  hasta  olursa  o  kadar  ilaç  ve  tıbbi  malzeme  kullanılır. Parayı da  bunlar  kazanır.

Bu  soygun  sisteminde  aracı  olan   hekimlerdir.  Hekimler  istemediği  halde  birinci  basamakta   Aile  Hekimliği, hastanelerde  uzmanlara   performans  sistemi  (Ne  kadar  ekmek  o  kadar  köfte)  getirildi.

Aile  Hekimleri  günde  en az  70-80  hasta  bakmak  zorunda  kaldıkları  için,  gelenlerin  hepsini  muayene   etmeleri  mümkün  olmuyor.Genellikle  istenilen  ilaçları  veya  tahmini  teşhise  göre  ilaç  yazmak  durumunda  kalıyorlar.Bu  uygulama  hekimi  tatmin  etmediği gibi  hastayı da  memnun  etmiyor.  Daha doğrusu  gerçek  teşhis  ve  tedavi  yerine  ilaç  tüketimini  önceleyen  bir  tedavi   uygulanmış  oluyor.

Hastanelerde   uzman  hekimler  performans  sistemine  göre  ne  kadar  hasta  bakarlarsa, ne  kadar  tıbbi  müdahale   veya  ameliyat  yaparlarsa, o  kadar  para  kazanırlar. Bu  çerçevede  günde  100-150  hasta  bakılabilir, gerekli  gereksiz  her  türlü  ameliyat  yapılabilir. Bilimsel  kriterler  ve  deontolojik  (ahlaki)  prensipler  biraz  göz ardı  edilebilir. Müşteri  memnuniyeti  önemli  olduğu  için  vatandaşın  istekleri  doğrultusunda  her  türlü  tahlil  ve  tetkik  izzet- ikram kabilinden  sunulur.  Burada da  aracı  olan hekimdir.  Hekimlerin  çoğu,  bu sistemi  onaylamadıkları  halde,  yaşamak  ve  ayakta  kalmak  için  bu  çarkın  içinde  görevlerini  yaparlar.  Hekime  çok  rahat  ulaşan, kendi  eğitim  düzeyi   ve bilgi  birikimine  göre,  istediği  tetkiki  yaptıran  ve  istediği  ilaçları  yazdıran  vatandaş   memnun  görünür. Bir  müddet  sonra  iyileşmediğini  görünce  sorgulamaya   başlar. Tek  çare  başka  bir  hastane  veya  başka  bir  hekim  dener.   Bu  deneme  bazen   birkaç  kereden  on’larca  kereye  kadar  devam  eder. Dolayısıyla  toplumda   sisteme  ve  sistemin  en  önemli  aktörü  olan  hekime  güven  azalır.  Nitekim   bugün  toplumda  büyük  bir  güvensizlik  var.

Bir  hekim  bir  hastaya  bir  teşhis  koyarsa  veya  ameliyat önerirse  birkaç  hekimin  daha  görüşü  alınmadan  kimse  karar  vermemekte,  sürekli   bir  kuşku  duyulan  ortam  yaratılmış  durumda.  Bu  durum  yalnız  sağlıkta  değil  tüm  insan  ilişkilerinde  bir  dejenerasyon, bir  güvensizlik, bir  gerginlik  hakim.  En  yakın  insanlar  birbirlerine  kuşkuyla  yaklaşmaktalar  “Dini  imanı  kuvvetli  olanlar  birbirlerine  daha  çok  güvenir.” Diye  tarif  edilir  ama  maalesef  dini,  imanı  ön  planda  tutanlar  veya  böyle  görünenler  tam  tersine  tutum  sergilemektedirler.

Sonuç  olarak  çok  az  kişi  bir  hekimin  verdiği  kararla  tatmin  olup  tedaviyi  veya  ameliyatı  kabul  etmektedir.  Bir  dahaki  yazıda  olması  gerekeni   anlatmaya  çalışacağım.

Salim CANOĞULLARI

25.10.2015 23:31:35

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI