“SAĞLIK TESİSLERİMİZ ÇÜRÜMEYE TERK EDİLMEZ”
Manşet Haber 3.07.2021 15:20:53 0

“SAĞLIK TESİSLERİMİZ ÇÜRÜMEYE TERK EDİLMEZ”

“SAĞLIK TESİSLERİMİZ ÇÜRÜMEYE TERK EDİLMEZ”

Adana Tabip Odası, Adana Eczacı Odası, Diş Hekimleri Odası, Veteriner Hekimleri Odası, Mali Müşavirler Odası, Adana Barosu ve TMMOB Adana İKK bileşenlerinden oluşan Adana Akademik Meslek Odaları Birliği (ADAMOB) atıl durumdaki Hekimevi ve hastanelerde incelemelerde bulundu, sağlık tesislerinin bir an önce hizmete açılması çağrısında bulundu.
Adana Akademik Meslek Odaları Birliği (ADAMOB) Dönem Sözcüsü ve Adana Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Selahattin Menteş, daha önce Adana Hekimevini ve çevredeki atıl durumda bulunan hastaneleri incelediğini ve buralara sahip çıkılması çağrısında bulunduğunu fakat maalesef ne Valilikten ne de Sağlık Müdürlüğünden hiçbir yanıt gelmediğini söyledi. Menteş, “Tüm bu hastaneler yıllarca vatandaşlarımıza hizmet etmiş ve özellikle Şehir Hastaneleri yapıldıktan sonra kaderine terk edilmiştir. Şehir Hastanelerinin Uluslararası tekellere satıldığı ve vergilerimizle büyük paralar ödendiği bu günlerde milli servet olan sağlık tesislerimizin çürümeye terk edilmesi kabul edilemez” dedi.
Hekimevi’nin Adanalı hekim ve sağlık çalışanlarının yanı sıra diğer illerden gelen hekim ve sağlık çalışanlarına, eğitim ve konaklama hizmeti verdiğini belirten Menteş, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Doğası, eşsiz manzarası, konumunun güzelliği ile Adana’nın bir değeri olan Hekimevimizi incelerken bir yandan geçmişi düşünerek duygulandık, bir yandan ise öfkelendik. Milyon dolarlar harcanarak yapılan bu tesis ölüme terk edilmemelidir. Tek başımıza çağrımızı dikkate almayanlar lütfen tüm başkanlar ile yaptığımız bu çağrımıza kulak verin. Adana Hekimevi; Seyhan Nehri kenarında eşsiz manzarası ve dinlendirici ortamı, 80 yatak kapasitesi, 7 konferans ve toplantı salonu, restoran ve dinlenme salonlarıyla, sadece hekim ve sağlık çalışanlarına değil, tüm halka hizmet vermiş nadide bir tesistir. Özünde bu tarz tesislerin yaygınlaştırılması gerekirken ölüme terk edilmesinden üzüntü duyuyoruz. Adana Hekimevi; hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının, her türlü mesleki eğitimleri başta olmak üzere, sempozyum, konferans, kongre, panel gibi çeşitli faaliyetlerine başarıyla ev sahipliği yaparak ilimizde önemli bir boşluğu doldurmuştur. Emekli hekim ve sağlık çalışanlarımız için ise sosyal bir yaşam alanı olmuştur.
MİLLİ SERVETLERİMİZİN RANTA KUBAN EDİLMESİNDEN ENDİŞELİYİZ
Bu bölgenin ekonomik değeri açısından sağlık kampüsünün ve Hekimevinin ranta kurban edilmesi veya ilgisiz kurumların eline geçmesinden endişe ediyoruz. Uzun yıllar atıl bırakılıp daha sonra elden çıkarılma düşüncesi var ise bu kabul edilemez. Burada mülki amirimiz olan Sayın Valimizi ve İl Sağlık Müdürümüzü buradaki milli servetimiz konusunda göreve çağırıyorum. ADAMOB olarak her türlü sorumluluğu alacağımızı gerekirse Hekimevini işletmeye hazır olduğumuzu bildiriyoruz. Tekrar tekrar yetkililerden buralara sahip çıkılmasını tüm halkımız ve sağlık çalışanları adına rica ediyoruz”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°