SAĞLIKÇILAR KIZILAY’A KAN BAĞIŞLADI
Manşet Haber 11.09.2021 18:45:24 0

SAĞLIKÇILAR KIZILAY’A KAN BAĞIŞLADI

SAĞLIKÇILAR KIZILAY’A KAN BAĞIŞLADI


Pandemi ile birlikte çalışma şartları daha da zorlaşan sağlıkçılar, bu kez Kızılay’a kan bağışında bulundu.
Türk Kızılay Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan Saygılı, Adana İl Sağlık Müdürü Dr. Halil Nacar öncülüğünde iyilik kervanındaki yerlerini güçlendiren sağlık çalışanlarının kan bağışı yapmasının örnek bir davranış olduğunu belirterek, “Bir yandan pandemi ile mücadele ederken, diğer yandan kan bağışı da yaparak topluma örnek olan sağlık çalışanlarımızı yürekten kutluyorum” dedi.
Kan bağışının her zaman ihtiyaç olduğunu ancak, içinde bulunduğumuz pandemi döneminde daha da önemli olduğunu belirten Saygılı, bu nedenle yapılan bağışın büyük anlam taşıdığını belirterek, başta İl Sağlık Müdürü Dr. Halil Nacar olmak üzere tüm sağlıkçılara teşekkür etti.
İl Sağlık Müdürü Halil Nacar, Kızılay’ın toplumun iyilik eli olarak her koşulda yardım bekleyenlerin yanında olduğunu belirterek, “Kızılay’a bu hizmetlerinde destek olmayı bir vatandaşlık görevi sayıyoruz. Kızılay günümüzde sadece ülkemizin değil dünyanın iyilik elidir.”diye konuştu.
Etkinlikte, tüm sağlık çalışanları adına İl Sağlık Müdürü Dr. Halil Nacar’a Kızılay Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan Saygılı tarafından teşekkür plaketi verildi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°