SANAT ve SANATÇILAR SUSMAMALIDIR.

SANAT ve SANATÇILAR SUSMAMALIDIR.

Sırplar, 1000’den fazlası çocuk, 11.541 Saraybosnalıyı Kuşatma altında öldürdüler. 20 yıl sonra kuşatma sırasında hayatlarını kaybedenler için “Saraybosna’nın Kırmızı Hattı” isimli bir konser düzenlenmişti. Amaç bir daha böyle olayların yaşanmaması için dikkatleri çekmekti. Saraybosna kent merkezinde yer alan Titova caddesinden Alipaşa Camiine kadar kırmızı sandalyeler dizildi. Kimseler sandalye ’ye oturmadı. Caddenin sağında ve solunda yer alan kalabalık 11.541 kişi ile beraber 750 kişilik dev koronun hüzünlü şarkılarını dinledi. Yaşanmış acı bir olayın tesellisini bile sanat ile paylaşan Bosnalılar 90 yıllar boyunca büyük bir soykırıma uğradılar.
Sizlerle savaş ve sanat bağlamında iki olayı paylaşacağım. Vedran Smailoviç savaşın kahraman müzisyenlerindendir. 92 Yılının 27 Mayısında ekmek sırasındayken Sırpların bombardımanı ile ölen 22 komşusu için ertesi gün 22 gün sürecek “barış için müzik” konserine başlar. Orkestra kıyafetini giyer tek başına açık hedef olarak eline çellosunu alır ve bazen bir mezar başında bazen kurşunların uçuştuğu caddede bazen bombalanmış bir yerde ölüme meydan okur ve çellosuyla yıkılan kütüphane ’de 1992 yılında tek kişilik konser fotoğrafı simgesel bir an olarak dünya tarihinde yerini alır. Röportaj için gelen bir gazeteci yaptığının bir çılgınlık olup olmadığını sorduğunda “ bana çello çaldığım için çılgın olup olmadığımı soruyorsunuz. Onlara Saraybosna’yı bombardımana tuttukları için neden çıldırmış olup olmadıklarını sormuyorsunuz” der.
Savaşın devam ettiği 90 yıllar boyunca Bosnalılar kan gölü içerisinde tiyatroyu, konseri bırakmadılar. Sizlere aktarmak istediğim o dönemin ikinci unutulmaz hikâyesinin üç kahramanı var. Devlet Başkanı Aliya Izzetbegoviç, Bosnalı müzisyen Emir Nuhanoviç ve dünyanın büyük orkestra şeflerinden Zubin Mehta.
Savaşın kan ve ölüm dolu günlerinde Izzetbegoviç ülkesinde olan biteni görmezden gelen batıya seslenmek sesini duyurmak istiyor. Emir Nuhanoviç’ten Bosna’nın kendi milli orkestrasını kurmasını istiyor. Nuhanoviç tüm olanaksızlıklar içinde bir orkestra kuruyor. Bazen evlerin bodrumlarında bazen alanlarda ölüme meydan okurcasına konserler veriyorlar. Nerede halkı toplayabilirse orkestra oraya ulaşıyor. Halkın moralini yüksek tutmaya çalışıyor. Nuhoviç, Izzetbegoviç’in tüm dünyanın dikkatini çekecek bir konser istemesi üzerine İtalyan bir müzisyen arkadaşından yardım alarak Zubin Mehta’ya ulaşıyor. İşin en trajik kısmı savaşta telefonlar kesik ve Bosnalıların elinde 12 uydu hattı var. Izzetbegoviç bu hatlardan birini Nuhoviç’e veriyor ve günlük 15 dk. Konuşma hakkı bulunuyor. Günler süren telefon trafiğinin ardından Zubin Mehta sadece büyük bir besteci olmadığını aynı zamanda güzel bir insan olduğunu göstererek ve ‘ölürsem müzisyenlerle ölürüm' diyor. Tüm tehditlere aldırış etmeden 4 operacı Jose Cesarasa, Rugiera Raymond, Cecili Gzdi ve İldiko Comolshi ile beraber gıda ürünleri taşıyan bir BM kargo uçağı ile Hırvatistan üstünden Saraybosna’ya gizlice geliyor.
Saraybosna’da Sırpların bombalarla yerle bir ettiği milli kütüphanede Mozart’ın Requiem’ni sergiliyorlar. 150 Kişilik orkestra sahnede yerini alıyor. Eser aslında Eser, Katolik bir ölünün arkasından yazılmış ağıt. Mehta Nuhoviç’e “Siz Müslüman bir ülkesiniz. Yöneticileriniz bu eseri belki istemeyebilir, sen öncelikle onlara sor.” diyor. Aliya Izzetbegoviç’in bu soruya yanıtı ise “Olsun. Allah isteseydi eğer bütün dünyadaki herkesi Müslüman yapardı. Biz bu konseri yapalım. Ben de geleceğim.” oluyor. Konsere saatler kala durumu anlayan Sırplar bombalama tehditlerinde bulunuyorlar. Keskin nişancılar 4 kişiyi öldürüyor. Ortam iyice geriliyor. BM askeri yetkilileri Zubin Mehta’ya vazgeçmesi yönünde telkinler de bulunuyordu. Boşnaklar ise liderleri Aliya Izzetbegoviç’e suikast kaygısı taşıyordu. O gün orda bulunan kimse kendi yaşamını düşünmedi. Sırplara karşı açık hedeftiler. İçeri ve dışarısı insanlarla dolmuştu. Çekimler yapılıyordu. Tüm dünyaya sanat ve sanatseverler barış mesajını verirken binlerce insanı gözünü kırpmadan öldüren Sırp keskin nişancılar büyük kitlenin karşısında ve dünyanın gözü önünde daha fazlasına o gece cesaret edemediler. Ertesi gün tüm dünya bu konseri konuşuyordu.
Gerçek sanat ve sanatçılar susmamalıdır. Sanat basit bir eğlence aracı değildir. Ülkemizde terör nedeniyle neredeyse halka dönük tüm etkinlikler iptal edilmektedir. Sanatı vur patlasın çal oynasın gören anlayış gerçek sanat ve sanatçının yerine popüler kültür ürünlerini koyarak sanatı o zannedenlerdir. Terörün en öncelikli amaçlarından birisi yaşamı felç etmek ve durdurmaktır.
En karanlık günlerde bile yıllarca aç, susuz, bitkin kuşatma altında bile Bosnalılar sanata sığındılar. Morallerini yüksek tuttular. Sanat yoluyla toplumu bir arada tuttular. Biz ise tam tersine sanatı donduruyoruz, yok sayıyoruz. Sanatçının performans sergilemesini ayıplıyoruz, saygısızlık kabul ediyoruz. Oysa bir ülkede terör, gözyaşı, zulüm, baskı varsa en çok konuşması gereken güdümsüz gerçek sanat ve sanatçılardır.
Sanatında olan bitene karşı bir sözü olmalıdır. Gerçek sanat ve sanatçıyı geçici olarak bile susturursanız bir gün gerçekten değerini ve önemini unutursunuz.

Adana Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği oturup önce iş yapma felsefesini bir gözden geçirerek hastaneler insanlarını sağlıklarına kavuşturma, yaşama tutunma alanları mıdır? yoksa insanları ölüme hazırlama merkezleri midir? sorusuna yanıt verecek. Yanıtları ikincisi ise uygun slogan bulabilirler. 'Bizimle hastanemizde geçirdiğiniz an her an yaşadığınıza duacı olabilirsiniz' başlangıç için iyi bir slogan olabilir. Bu hastanelerin Hizmetin planlanışı ve sunuluşu ile ilgili verimsizlikler, Yatak kapasitelerin hekim, hemşire eksikleri , çalışma süreleri ve koşulları, tıbbi donanım eksikleri, malzeme eksikleri, sağlıklı altyapı, hijyen sorunları, asansörleri, jeneratörleri, bilgilendirme eksikleri gibi binlerce sorunu varken popülist ve siyasi yaklaşımlarla insanların inançlarını sömürmeyi bırakacak. Herkesin kendi inancı doğrultusunda kitabını okuyacak, ibadetini yapacak durumu varken sağlık sektörünün en önemli eksiğinin bu olduğuna karar vererek aciliyetle harekete geçen Adana Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliğini tebrik etmek lazım. En az Amerikanın keşfi kadar değerli bir adım atmışlar Kendilerine önerim her gün hastaneleri gezmeleri ve eksikleri tespit etmeleri ondan sonra tespih mi çekerler bir of mu çekerler görürüz.

İsmail GÜNEŞ

26.03.2016 23:03:59

YAZARLAR


İLACA ERİŞİM ULAŞIM ENGELLENEMEZ!

Klinik Psikolog Selin Erekli, Biriktirme hastalığının, tıbbi olarak obsesif-kompulsif bozukluğun (OKB) bir alt tipi olduğunu ve kişinin belirli nesneleri veya eşyaları anormal derecede biriktirme eğiliminde olduğu bir durumu ifad

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA HER GÜN ETKİNLİK

A.KADİR KAÇAR YAZDI/ DDY ÇILDIRMIŞ OLMALI...

TARKAN, YARININ KÖYLERİ İÇİN ADANA’DA

“ŞİDDET EN YAKICI SORUN HALİNE GELDİ”

“SEYHANLILARA VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTACAĞIZ”

SEYHAN’DA AK PARTİ’DEN 3 İSİM MHP'DE

“TEBRİK ÇİÇEKLERİNİZ BURS OLSUN”

Ç.Ü’DE “REKTÖR-ÖĞRENCİ BULUŞMASI”

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA  HALUK LEVENT KONSERİ

HÜSEYİN SUNGUR YAZDI/ NİSAN’DA ADANA BİR BAŞKA GÜZELDİR!

İFRAL TURGUT YAZDI/HİÇ BİR DİKTATÖRLÜK HİKÂYESİ MUTLU SONLA BİTMEZ

DÜZGÜN COŞKUN YAZDI/RAHAT UYU ÇÜ SİZİNLE SAYGIN ÜNİVERSİTE OLDU

ADANA EVDE BAKIMA DESTEK PİLOT UYGULAMASINDA

BAKAN ERSOY VE CHP’Lİ BAŞKAN AYNI KAREDE!

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA FATMA TURGUT KONSERİ