SANDIK YURTTAŞLIK ÖDEVİ (Mİ?)

SANDIK YURTTAŞLIK ÖDEVİ (Mİ?)






Son açıklanan “konut edinme” koşulları “yine” dar gelirli yurttaşı sevindirmek için değil, yüklenicilerin ellerinde birikmiş beton yapıların birkaç anaparadarın eline geçmesi için oluşturulmuş bir uygulamadır!





Dar gelirlileri onca köşeye sıkıştırmanın ardından, gelecekte “yeni bir” yaşam pahalılığı/ enflasyon anlamına gelecek bir yapılanma…





Bu yurdun insanlarının dört çeyrekten üçünün asgari ücret ya da altında gelirle yaşamını sürdürüp, bir çeyreğinin sokakları/ avmleri/ dinlence kentlerini doldurduğu bir ülkede, “on yıl vadeli, sıfırdoksandokuz faizle konut kredisi vereceğiz” demenin emekçi için tuzaktan başka bir anlama gelmeyeceğini, dar gelirli için ulaşılmaz rakamlarda olan “konut fiyatlarının” biraz daha yükseleceğini öngörmeyen olmamalı…





Bunun benzerini covidli/ piyasaların durma noktasına geldiği/ beyaz-kahverengi eşyanın eritilemediği/ konutların ellerde şiştiği günlerde, daha iki yıl önce yaşadık; kamu bankalarına ucuz kredi kapıları açtırılmasının ardından piyasada “yükselmeyen” ürün kalmamıştı; aynısını yaşayacağız!





***





Bu ya da benzer yirmi yıldır yaşananları konuştuğumuz tanıdıklar arasında “tamam, iktidar bunu yapıyor, alım gücünü yok etti, emekçinin geçimini zorlaştırdı, ekonomi alt/ üst oldu, işsizlik büyüdü de; bunu iktidardan başka düzeltecek kim var söyle” diyenler olmuyor değil; “bir dene” demekte kurtuluş olmuyor!





Öyle ki, “dene bir” dediklerimiz, son yerel seçimlerde “muhalefetin” kazandığı anakent belediyelerinin içinde bulunduğu/ gerçekleştirdiği durumları anımsatıyor!





Örneğin, yaşadığım kent Adana’da, “Başkan Karalar dönemini Hüseyin Sözlüdöneminden ayıracak ne yaşanıyor” demek herkes gibi, üstelik desteklemiş biri olarak “hakkım” olduğunu düşünüyorum!





Yerel yönetimlerde gösterilecek “başarı/ gelişim”, kimsenin yadsıyamayacağı bir olgu olduğunca, “iktidarın” daha işin başında “sizi topal örmek yapacağız, başkan olsanız da meclis çoğunluğu bizde” demesi daha “o gün” unutturulmuştu bile!





Belediyelerin birçoğu gereken desteği alamıyor, kredi çıkaramıyor, çıkan kredilere izin alamıyor; bunlar dile getirilmiş olsa bile “iktidar” yasal noktalar ortaya koyabiliyor!





***





“Muhalefetin” kendini kanıtlamak, ne yapabileceğini göstermek için elinde bulunan en güçlü etmen olan “yerel yönetimler”, ne yazık ki yurdun birçok yerinde yurttaşın/ dar gelirlinin yaşadığı burukluğu gidermekten öte, üzerine yeni burukluklar ekledi!





“Muhalefetten” gelebilecek tepkilere, “kentinizin bulunduğu il/ ilçe örgütlerinize bir kez uğrayın” diyebilirim; halk/ örgüt/ yerel yönetim arasındaki eşgüdüm nasılmış, nasıl işliyormuş, hoşnutluk ölçüsü neymiş bir görsünler bakalım!





Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var, “iktidar” onca yaşattıklarına karşın “ilk sıradan/ ikinciye” inmese de belli bir destek yitimiyle karşı karşıya, yurttaş “muhalefette” somut bir şeyler görmek istiyor, yerel yönetimler bu verimi gösteremedi, yapılan araştırmalar “kararsızların” büyüklüğünü ortaya koyuyor…





Işıklarda uyusun, Levent Kırca’nın dediği gibi, “n’olacak şimdi?”





***





Bugün, demokrasinin gelişmiş olduğu ülkelerde seçime katılma oranı yüzde elliyi bulduğunda “sevinilmesine” karşın, bizim gibi az gelişmiş ya da gelişmekte olan ya da geliştirilmemiş ülkelerde yüzde seksen olduğunda “neden geçmiş seçimden daha az” diye sorgulanır!





Her yurttaşın seçim zamanı sandığa gitmesi, partilerden birine oy vermesi “yurttaşlık ödevi” sayılır!





Bazı dönemlerde, sandığa gitmemek, her hangi bir partiyi seçmemek “cezalandırılmıştır” bile!





Öyle ya…





Ülkemizde uygulanan “seçim sistemini” beğenmeme hakkı yokmuş gibi, “genel başkan diktatörlüğünün” oluşturduğu “aday listelerini” onaylamak zorunluymuş gibi, partilinin seçmediği adaya oy vermesi gerekliymiş gibi…





Bu olgu “yurttaşlık ödevi” olmaktan öte bir sorun…





Yurttaşın özgür istencine göre oy vermesi için adayını belirlemeli, desteğini verebilmeli, gerektiğinde kapısını çalabilmeli/ ulaşabilmeli/ hesap sorabilmeli…





Bugün, kendini “sosyal demokrat” sayan partiler içinde bile, bunu yapan yok!





***





Sona geldim…





Yurttaşa pazarın, ekonominin, yaşamın, alım gücünün “ne” olduğunu kimsenin anlatmasına gerek yok; öyle kalabalık, uydurulmuş sözcük öbekleriyle kandırılmaktan bıktı artık!





“İktidar” istediğince durumu iyileştireceğini, alım gücünde düzenlemeler yapacağını, çalışanları enflasyon altında ezdirmeyeceğini anlatsın/ dursun; yurttaş, bu koşullarda ne bir konut, ne bir araç, ne bir yazlık, ne bir yaylalık alamayacağını, dinlenceye çıkamayacağı görmeyecek biçimde değil!





Bu arada, “muhalefetin” yerel yönetimlerdeki bocalayışının, umut olamayışının da bilincinde…





Şimdi burada “yurttaşlık ödevi” ortaya çıkıyor; “iktidardan” hoşnut değil, “muhalefette” ışık görmüyor!





Yurttaşın, “oyundan” başka kendinin olan bir şey olmayınca; “oyunu” en iyi biçimde değerlendirmek zorunda, “yurttaşlık ödevleri” arasında “sandığa gitmemenin” de olduğunu bilmeli!





“Bu görevlendirmede payım olsun istemiyorum” diyebilmeli…



Oktay EROL

11.05.2022 16:43:05

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI