SARAYDA ENTRİKASIZ KADIN YOKTUR

SARAYDA ENTRİKASIZ KADIN YOKTUR






Osmanlıda ülkeyi her ne kadar padişahlar yönetse de, Saraydaki zeki ve hırslı kadınlar açık veya gizli, her zaman yönetimde etkin olmuşlardır. Hem Saray, hem kadın, hem sınırsız ihtiraslar entrikasız olmaz tabi. Entrika da kansız olmaz elbette. Saray ve kan deyince akla ilk gelenlerden biri Safiye Sultandır.





Asıl adıyla Sofia Baffo. Venedik’in en güçlü ve en zengin ailelerinden birinin kızıdır. Babası Korfu Valisidir. Gemileri vardır. Ve o gemiler bir gün, Osmanlı korsanlarının saldırısına uğrar. Sofia köle olarak satılmak için esir alınır.





Küçük Sofia Baffo, Pera’da bir köle pazarında açık arttırmaya çıkarıldığında güzelliği 3. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan’ın dikkatini çeker ve böylece Sofia Saraya girer, Safiye olur. 3. Murad Safiye’nin güzelliği karşısında çarpılır ve ona büyük bir tutkuyla bağlanır. Safiye için de 3. Murad’la geçirdiği dönem en güzel dönemdir.Çünkü 3. Murad henüz şehzadedir, haremi küçüktür ve Safiye’nın çarpışacağı rakip sayısı azdır.   





Babası 2. Selim ölünce 3. Murad tahta çıkar. Artık, Safiye’nin yeri tahtın yanıdır. Ne var ki,  3. Murad’ın Safiye’ye aşırı düşkünlüğü hem annesini,hem deSadrazam Sokullu Mehmet Paşa’yı rahatsız etmeye başlar. Nurbanu Sultan oğlunu Safiye’den soğutmak için, ona her gece yeni bir cariye gönderir. Bir süre sonra Sarayda patır patır doğumlar başlar ve padişah bir anda 130 çocuğun babası olur.





Her cariye kendi çocuğunun tahta varis olmasını istemektedir. Fatih Kanunnamesi gereği tahta çıkacak oğul, bütün erkek kardeşlerini öldürme hakkına sahiptir.Büyük katliam yakındır. Ama Safiye işini şansa bırakmaz. Bebekleri, doğumlarında kordonlarını bağlatmayarak, ya da çeşitli kaza süsü verdirerek ortadan kaldırır.





Safiye sürekli gelip giden cariyelerle yarışmak yerine 3. Murad’ı kendi alemine terk eder ve devlet yönetiminde kendine yer edinmeye çalışır. Sadece devletin iç işleyişinde değil, dış ilişkilerde de etkin olmaya başlar.





İngiltere Kraliçesi 1. Elizabeth ile mektup arkadaşı olur ve ikili birbirlerine sundukları aşırı pahalı hediyelerle sıkı dost olurlar. 1. Elizabeth kendisine bir araba hediye eder, Safiye de alışılmadık bir şekilde, İstanbul sokaklarında gezmeye başlar.





3. Murad’ın ölümünün ardından bir çok entrikadan galip çıkar ve oğlu 3. Mehmet’in tahta geçirir. Bunun için de bir gecede tam 19 küçük çocuğu analarının koynundan alarak, boğdurur. Kan dökmemiştir. Ertesi sabah, 19 küçük tabut sarayın avlusuna dizilir. Kimse gıkını bile çıkaramaz.





Kendi iktidarını tehdit edebilir diye, 3. Mehmed’i dolduruşa getirerek torunu Şehzade Mahmud’u da boğdurur. Cellatlar Safiye’nin bu “küçük ricasını” yerine getirirken Şehzadenin çığlıkları Sarayın duvarlarında yankılanır





Oğlu öldükten sonra, Handan Sultan’dan doğan torunu 1. Ahmed’in saltanatı sırasında Büyük Valide Sultan ismiyle iktidarını bir müddet daha sürdürür.





Ama derim ya, her zaman daha zalim biri vardır. Hırsın ve acımasızlığın simgesi Safiye’yi kendisinden daha hırslı, daha acımasız,daha zalim bir kadın yerinden eder:Kösem Sultan.Kösem, iktidarı Safiye’den söke söke alır ve onu Eski Saray’a sürgün eder.





Tarih 10 Kasım 1619…Safiye yaşayacaklarını, yaşadıklarıyla kıyaslamaya başlar. Kararlı kadındır Safiye. Bu sefer hesabı kendine keser. Ölümü hakkında başka rivayetler de olsa da önemlimi ki? O da herkesin sahip olduğu kadar yere sahip olur, en sonunda.  Ayasofya Camii’nde kocası 3. Murad’ın türbesine gömülür.





BENİM ANLAMAM MÜMKÜN DEĞİL. TARİHTE BİNLERCE ÖRNEĞİ VARKEN,





  • NEDEN ,KTİDAR HIRSI HEP AKLIN ÖNÜNDE GİDER?
  • ALTI ÜSTÜ BİR MEZAR.


25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

9.05.2020 14:23:54

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI