SARILMANIN İNSANLARA 20 FAYDASI!
Manşet Haber 21.07.2020 08:38:45 0

SARILMANIN İNSANLARA 20 FAYDASI!

SARILMANIN İNSANLARA 20 FAYDASI!






Psikiyatrist/Psikoterapist Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, son dönemlerde insanlarda mutluluk ve güven ile ilgili tıbbi araştırmaların yoğunlaştığını kaydederek, “Yalnızlığın, bireyselliğin ön planda olduğu günümüzde 'Neden mutlu değiliz' ve 'Neyi eksik yapıyoruz' gibi soruları açıklama gerekliliği doğdu. Bilim, bu duyguları sağlayan hormon olarak oksitosini işaret ediyor” dedi.





Oksitosinin esasen beyinde üretilen bir hormon olduğunu ifade eden Dr. Üney, “En çok üremeyle ilişkilidir. Doğum ve doğum sonrasında yüksek miktarda salınır. Ancak diğer dönemlerde de kadın ve erkekte beyinden salgılanmaktadır. Doğumdan sonra annelik davranışını sağlayan bir hormondur. Diğer zamanlarda ise güven, eşler arasında bağlılık, aşk, sosyalleşme, karşı tarafı anlama ve endişelerin yatışmasını sağlamaktadır. Eksikliğinde kendini beğenme, güvensizlik, toplumdan uzaklaşma, psikolojik rahatsızlıklar, yalan eğilimi artmaktadır. Günlük hayatta Oksitosin salgılanmasını artıran en kolay yöntem sarılmaktır. Yorgunluk, yoğunluk, günlük stresler, yalnızlık, güvensizlik, kavgalar, çatışmalar, birbirine zaman ayırmama, ekonomik sorunlar gibi nedenlerle sarılmayı unutmuşuz gibi görünüyor” diye konuştu.





Sarıldığında kucaklaşıp ve birbirlerine dokunan kişilerin Oksitosin hormonu salgıladığını kaydeden Dr. Üney, Oksitosinin sağladığı 20 faydasını şöyle sıraladı:





“1. En kolay mutluluk sağlama yoludur.





2. Güvende hissederiz. Hayatla daha kolay baş ederiz.





3. Güven veririz. Arkadaşımızın, eşimizin, çocuğumuzun kendisini daha güvende hissetmesini sağlarız. Onların kendine güvenlerini artırırız.





4. İletişimimiz daha iyi olur, karşımızdakini anlamak ya da anlaşılmamız kolaylaşır.





5. Endişelerimiz azalır. Karşımızdakinin endişelerini yatıştırırız.





6. Daha sosyal oluruz. Toplum içinde kendimizi daha rahat hissederiz.





7. Daha az gergin oluruz. Stresle daha rahat baş ederiz.





8. Rahat uyuruz ve daha iyi hislerle uyanırız. Yeni güne daha hazır başlarız.





9. Yakınlarımızı karşı daha koruyucu oluruz.





10. Daha şefkatli oluruz.





11. Rahat hissederiz.





12. Arkadaşımıza eşimize çocuğumuza bağlılığımız artar. Sadakati artırır.





13. İlişkilerimizi daha samimi ve yalandan uzak yaşamamızı sağlar.





14. Hamileliğin daha rahat geçmesini sağlar.





15. Annenin doğum sonu depresyonunu engeller, lohusalık dönemini rahat geçirmesini sağlar. Süt gelişini kolaylaştırır.





16. Eşimizle yaşadığımız cinsellik daha kaliteli olur.





17. Eşimizi daha çekici bulmamızı sağlar.





18. İlişkilerimizde bizi kavga, çatışma ve tartışmalardan korur.





19. Âşık olmanızı, aşkı korumanızı sağlar. Aşk acısını hafifletir.





20. Belki de çağımızın en büyük sorunu depresyona karşı koruyucudur. En basit, en kalıcı ve en kolay şekilde günlük yaşam stresleriyle baş etmemizi sağlar. Uzun, yorucu psikolojik/psikiyatrik tedavi sürelerini kısaltır”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°