SAVAŞ UYGARLIĞI EMPERYALİZM: TÜRKİYE'NİN UKRAYNA'YA GARANTÖR YAPILMASI GELECEKTE RUSYA'YLA SAVAŞTIRILMASIDIR

SAVAŞ UYGARLIĞI EMPERYALİZM: TÜRKİYE'NİN UKRAYNA'YA GARANTÖR YAPILMASI GELECEKTE RUSYA'YLA SAVAŞTIRILMASIDIR


Eisenhower’in II. Dünya Savaşı sonrası yaptığı itirafla/çıkarımla endüstri devrimi sonrası yayılmacılığın geldiği evre şu örüntüyle yeniden ifadesini bulmuştur: “Endüstriyel militer kompleks” Savaşlar, status quo’nun korunması ve sağlamlaştırılmasına hizmet etmekte; güç sisteminin dışsal çelişkisi ile içsel sınıf ve egemenlik yapısı yakın bir ilişki içinde bulunmakta; öncelikle ordu ve askeri sektörleri, özellikle askeri zümreleri ilgilendiriyor gibi gözükse de, geleneksel diplomat ve politikacılar, devlet ve kilise ideologları ve bunların uzantısı ekonomist ve bilim adamları da savaşı savunmaktadır. Silahlanma sanayisinde çalışan işçi ve memurlar da silahlanmanın sürdürülmesi ve geliştirilmesinden medet ummaktadır. Eisenhower bunu “military and industrial complex” olarak ifade etmektedir. (Flechtheim 1984).





Siyasal literatürde devletler ve bir devlet içindeki kesimler veya halk-grupları arasındaki “örgütlü silahlı mücadelelere” savaş adı verilmektedir. Silahlı çatışmalar; siyasal, askeri, ekonomik vb. kısaca çıkar sürdürümü için yapılmakta ve daha üstte güç ilişkilerinin bir aracı olarak kullanılmaktadır. İşgal ise gidip bir başkasına ait yeri ele geçirmektir. İşgalin tek yolu da savaş değildir; ekonomik ve siyasal hile ve zorlamalarla da bazı coğrafyalar ele geçirilebilmektedir. Açık örneği Afrika, Amerika ve Avusturya yerlilerinin bir zamanlar kolonileştirilmesi.





Özetle bugün bir “savaş uygarlığı” yaşanmaktadır. Bütün ekonomik, sosyal ve kültürel alanlar, bu savaş uygarlığına bağlı olarak biçimlendirilmektedir. Bundan amaç;





•Dünyanın ekonomik ve lojistik önemi olan bölgelerinin denetim ve sömürüsünün sürdürümü (emperyalizm).





Bunun başarılabilmesi için oluşturulan yaygın strateji;





• “Çevre coğrafyaların” kendi kaderlerini belirleyecek yapılar ve iş birlikleri oluşturmasının engellenmesi yani istikrarsızlaştırılması ve yoksullaştırılması.





Bu amaç ve strateji için;





• Bir yandan silahlanmanın sürdürümü, diğer yandan iç veya bölgesel çatışmaların körüklenmesi” (Gümüş, 2002).





Savaş uygarlığında yeni muharebe meydanları var ama esası çok değişmemiş durumda. Propaganda şu şekilde işliyor: “Saldırgan düşman hep yağma, cinayet, tecavüz ve barbarlık uygular. Biz (Batı) ise hep Tanrı tarafından bahşedilmiş bir görevle, bir alın yazısıyla, kurbanlarımızı ıslah ederken, istemeye istemeye onların pazarlarını ele geçiririz; vahşi, ahmak ve paranoyak halkları uygarlaştırırken, şans eseri onların petrol kuyularına rastlayıveririz” (J. Flynn 1944, akt. G. Monbiot, 2001)





TÜRKİYE TÜM ÇATIŞMALARDAN UZAK TUTULMALI





Durduk yerde bir de Türkiye’nin Ukrayna için garantör yapılması meselesi çıktı ortaya. Daha doğrusu durduk yerde çıkmadı, uzun bir stratejinin evreleri fırsat oluşturulup gündeme sokuşturuluyor.





Baltık Bölgesi, Karadeniz ve Ukrayna cephesi Batı için verimli bir cepheye dönüşmektedir ama bu Batı’yı kurtarmaz.





Daha önce de yazmıştım. NATO’nun ana sahiplerinin, Batı emperyalizminin bütün derdi Türkiye’nin taşıyıcı yapılıp eninde sonunda bölge ülkelerinin (NATO’ya bağlı Sünni güçlerin) Rusya ile savaşa sokulmasıdır. Rusya ile çatışmalar hem Rusya’nın hem de bölge ülkelerinin birbirini yıpratması, Batı emperyalizminin bundan büyük üstünlük ve fayda elde etmesidir. Hemen tüm iç ve bölgesel çatışmalar daha uzun erimli çıkarlara konu edilmektedir.





Çarlık Döneminden bu yana genişleme ve sıcak denizlere inme arayışındaki Rusya için de bu garantörlük ileride iyi bir çatışma vesilesi olabilir (Rusya, bu garantörlük yüzünden çıkacak bazı uzlaşmazlıkları ileride/fırsat bulduğunda Türkiye ile savaş için somut vesile sayabilir).





Türkiye’nin böyle bir garantörlüğe hiçbir şekilde girmemesi kritik önemdedir.





Daha da önemlisi bölge ve dünya barışının sağlanması, tüm emperyalistlerin her savaştan mağlubiyetle çıkması, bir daha savaşa kimsenin tevessül etmemesidir.





Bize düşen görev en başta Türkiye’nin tüm çatışmalardan uzak tutulması, her kim çatışmadan yana ise onlara karşı ciddi bir set örülmesidir.







Adnan Gümüş

18.03.2022 21:38:37

YAZARLAR


CHP’Lİ GÖÇMEN: SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN TEMEL NOKTASI İNSAN VE HİZMETTİR

TZOB MART AYINDA ÜRETİCİ VE MARKET FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMİ AÇIKLADI

ZEYDAN KARALAR: HİZMETTE SİYASİ AYRIM YOK

ENERJİSA’DAN "SEÇİM" AÇIKLAMASI

CHP İL BAŞKANI TANBUROĞLU: KAZANIYORUZ

ÇUKUROVA ÖDÜLÜ TYS BAŞKANI ÖZYALÇINER’E VERİLDİ

SEÇİME 3 GÜN KALA HATIRLADI!

“OMUZ OMUZA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”

“GAZETECİLER SEÇİM SONUÇLARINA ENGELSİZ ULAŞABİLMELİDİR”

KEREM ŞAHİN TMMOB ADANA İKK SEKRETERİ

DEM EŞBAŞKAN ADAYLARI: ADANA’DA İTTİFAK YOK DEM PARTİ VAR!

TÜRKEŞ: ADANALILAR HİZMETİN EN İYİSİNİ HAK EDİYOR

CUMHUR İTTİFAKI 5’İ BİR YERDE

TEMİZLİK TAKINTISI NEDİR? KİMLER DE GÖRÜLÜR?

İKLİM DOSTU KENTLER İÇİN YEREL YÖNETİM ADAYLARINA ÇAĞRI

OYA TEKİN SEYHAN İÇİN EN BÜYÜK HAYALİNİ AÇIKLADI

DIŞİŞLERİ BAKANI FİDAN: HALİL NACAR’IN YANINDAYIZ