SAYIN KILIÇDAROĞLU

SAYIN KILIÇDAROĞLU


Seçimin hemen ardından, Einsteinın ın izafiyet teorisine atfen, “ Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olursa bütün yorumcular, ‘İşte böyle. Adamla anladığı dilden konuştun ve haddini bildirerek Cumhurbaşkanı oldun,” diyecek. Eğer seçilemezse, aynı kişiler, “Ne gerek vardı öyle bangır bangır bağırmaya. Senin ondan ne farkın kaldı. İşte bu yüzden seçimi kaybettin. Ben söylememiş miydim,” diyecek demiştim.





Size yazdığım teşekkür mektubunu ise. “Şimdi saat başı fikir değiştirmeye utanmayan, başardıklarınızın binde birini hayal bile edemeyen çok bilmişlerin, ” Ama o da…,” diyerek size kusur icat etmeye çalışmalarına lütfen aldırmayın. Siz hiç kimsenin başaramadığı şeyleri başardınız,” diyerek bitirmiştim.





Eksik olmasınlar çok bekletmediler. Bazıları, “Hemen istifa et,” derken; diğerleri, “21 günde iki seçim kaybettin. Hala neden orada duruyorsun,” dedi. Bir kısmı, “Hemen Kurultayı topla ve görevini devret,” derken; destekçileri, “Bu yaşta ne uğraşıyorsun. Gençlerin önünü aç,” dedi.





Bunlar kusur icat edebilmek için kılı kırk yaracaklar ve hata bulmak şehvetiyle daha da azıp, Türk milletinin toplumsal hafızasına güvenerek, bir müddet sonra seçimi kaybetmenin bütün günahını size yükleyecekler.





Sayın KIlıçdaroğlu,





Haddimi bilirim. Size herhangi bir öneride bulunma cüretini kendimde bulamam. Burada söyleyeceklerim bir öneri değil, bireysel dileklerimdir.





• Belli ki veliahdınız İmamoğlu. Doğru seçimdir, hakkıdır. Bana göre biraz erken olsa da en uygun adaydır. Uzun vadede başarılı olacaktır. Bazı yönleri korusunda çekincelerim var ama durup dururken, pişmiş aşa su katmak istemem.





• Kurultayı hemen toplamayın. On ay sonra, en az genel seçimler kadar önemli yerel seçimler var. Öncelik daha önce büyük bir başarıyla kazanıl büyük şehirleri elde tutup, bunlara yenilerini katmak olmalı. Kurultayı son baharda yapmak, yeni yönetimin yerel seçimlere dört-beş ay içinde hazırlanmasını gerektirecektir. Henüz koltuğunu bile ısıtamamış yeni kadronun bunu nasıl başaracağı konusunda tereddütler var.





• Üstelik İmamoğlu’nun şimdi genel başkan olması, İstanbul’un seçime (mesela) Tevfik Göksu yönetiminde gitmesi demektir ki, olabilecekleri hayal bile edemiyorum.





• Gerçi sumen altında bekleyen İmamoğlu dosyalarının hangi şeytanlıklarla kullanılacağı bile belli değil ama sizlerin bunları düşündüğünüzden hiç kuşkum yok.





• Yerel seçimlere sizin liderliğinizde gidilmesi hayati önem taşıyor ama seçim sonunda 75 yaşında, zamanında yapılacak genel seçimlerde ise 80 yaşında olacaksınız. İşte o yüzden, yerel seçimlerin sonucu ne olursa olsun, Kurultayı toplayın, sandalyenizi huzur içinde İmamoğlu’na bırakın ve Olimpos’un tepesinde bir bilge kanaat önderi olarak oturun.





• Türk siyaset tarihi, dürüstlük, namus, çalışkanlık, fedakarlık, direşkenlik, tevazu, vatan sevgisi kavramlarını unutulmaz şekilde nakşettiniz. Oturum ve anılarınızı yazın. Kim bilir, bilemediğimiz neler yaşamışsınızdır. Biz okuyalım, sizi daha da iyi tanıyalım, daha çok saygı duyalım.





GELECEĞİN POLİTİKACILARI DA NAMUSLU BİR POLİTİKACI NASIL OLUR, ÖĞRENSİNLAR.





SAYGILARIMLA…



25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

7.06.2023 17:03:13

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI