Seminer Dayatmasını Kabul Etmiyoruz
Manşet Haber 28.06.2016 23:06:38 0

Seminer Dayatmasını Kabul Etmiyoruz

Seminer Dayatmasını Kabul Etmiyoruz

Adana(Ulus)--Eğitim Sen Adana Şubesi Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Performans Değerlendirme ve Seminer” uygulamasını protesto etti. Şube Başkanı Ahmet Karagöz, ”Öğretmenlere Performans Değerlendirme, Tek Kitaplı, Tek Gündemli Seminer Dayatmasını Kabul Etmiyoruz” dedi.egitim_sen26haz

Adana’da Eğitim Sen üyeleri, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlar İnönü Parkı’nda bir araya geldi. Şube Başkanı Ahmet Karagöz yaptığı açıklamada,  Milli Eğitim Bakanlığı’nın, bugüne kadar uyguladığı politikalarla okulları birer “ticari şirket” gibi yönetmek, eğitim emekçilerini daha fazla, daha yoğun çalıştırmak ve çalışmalarının her aşamasında denetlenmelerini sağlamak amacıyla bireysel performans ölçme ve değerlendirme uygulamalarını başlattığını anımsattı ve şöyle dedi:

“MEB tarafından Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin  54. maddesine göre “Öğretmen Performans Değerlendirme Modülü” açılmış ve büyük bölümü iktidarın siyasal kadroları olarak atanan okul müdürlerinin 30 Haziran’a kadar 50 kriterden oluşan “Performans Değerlendirme Formu”nu doldurmaları istenmiştir ve yine Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından ilkokul, ortaokul ve liselerde görev yapan öğretmenlerimiz için “Türkiye’nin Maarif Davası” tek gündemli ve tek kitaplı bir seminer başlığı belirlemiştir. Türk-İslam akımının önemli isimlerinden olan Nurettin Topçu’nun “Türkiye’nin Maarif Davası” adlı çalışması tüm Türkiye’de öğretmenlere dayatılmıştır.

Ancak, ideolojik arka planı herkes tarafından bilinen bir ismin, AKP’nin siyasi ihtiyaçları doğrultusunda tek başlık olarak belirlenmesi, bu kitabın öğretmenlere dayatılması kabul edilemez. Kaldı ki eğitim hizmetinin her kademesi sorunlar yumağı haline dönüşmüşken, eğitim emekçilerinin sorunları her geçen gün artarken MEB’in böylesi bir dayatmaya gitmesi, eğitim politikalarında neye öncelik verildiğini de göstermektedir.

Okulların yapacağı performans değerlendirmesinde, her ne kadar Bakanlıkça duyurulacak usul ve esaslar çerçevesinde, zamanında, nesnel ve tarafsız şekilde yürütülmesinden ilgili il milli eğitim müdürünün sorumlu olacağını belirtse de, geçmişte benzeri değerlendirmeler sonucunda iktidara yakın sendika üyelerine başarı belgeleri verildiği hatırlanacaktır.

Kamusal bir hizmet olması gereken eğitimin tüm süreçlerinde “piyasanın” kurallarını işletmeye çalışan, eğitimde nitelik değil, mal üretiminde geçerli olan “kalite” için çırpınan MEB’in ve siyasallaşmış kadrolarının ne kadar “bilimsel” ve “objektif” hareket edeceği tartışmalıdır.

Öğretmenlerin mevcut durumdan daha fazla çalıştırılmasına yönelik olarak uygulanmak istenen performans değerlendirmesinin, eğitim emekçilerinin karşılıksız çalışma saatlerinin artması ile sonuçlanması kaçınılmaz olduğu gibi, eğitimin niteliğinin artmasına somut bir katkısının olması mümkün değildir.

MEB, tıpkı ticari şirketler gibi eğitimde bireysel performans değerlendirme uygulamalarını uygulamadan önce şu sorulara yanıt vermelidir;

MEB, bilimsel ölçme ve değerlendirme yöntemlerini kullanmak yerine, asıl amacı “birim zamanda yapılan iş miktarını arttırmak” ve “daha az kişiyle daha çok iş yapmak” anlamına gelen performans değerlendirme dayatmasını neden tercih etmiştir?

Öğretmenlerin bireysel performans değerlendirmesi hangi bilimsel ve objektif kriterler üzerinden yapılacak, siyaseten atanan okul müdürlerinin sübjektif davranmasının önüne nasıl geçilecektir?

Eğitim emekçilerinin üzerindeki baskı, sürgün ve soruşturmaların tarihte hiç olmadığı kadar arttığı bir dönemde, okul müdürleri tarafından yapılacak değerlendirmelerin objektif ve güvenilir olması mümkün müdür?

Öğretmenlere performans değerlendirmesi adı altında puan verilmesi ve bu puanların değerlendirme ölçütü olarak kullanılacak olması, eğitimde yeni çatışmaların ortaya çıkmasına neden olacaktır. MEB’in asıl hedefi, öğretmenlerin performansını ölçmek bahanesiyle, yeni bakan İsmet Yılmaz’ın da açıkladığı gibi, eğitimde ücretli, sözleşmeli ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmak, uzun vadede eğitim emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmaktır.

Eğitim Sen, yukarıda belirtilen nedenlerle eğitimde performans değerlendirme uygulamalarına haklı gerekçelerle itiraz etmekte ve karşı çıkmaktadır. Sendikamız, sadece öğretmenlerin kendileri hakkında “Performans Değerlendirme Formu” doldurmasına değil, öğretmenler hakkında bir başka meslektaşı, müfettiş, okul müdürü veya eğitim yöneticisi tarafından form doldurulmasına da karşı çıkmış, yönetmeliğin performansa ilişkin hükümlerinin iptali istemiyle dava açmıştır.

MEB, eğer eğitim sistemi için faydalı bir şey yapmak istiyorsa, eğitim emekçilerini bireysel performans değerlendirme tehdidi ile hizaya getirmek ve disipline etmekten derhal vazgeçmeli, uyguladığı eğitim politikalarının neden birer birer çöktüğünün yanıtını aramalıdır.”

 

YAZARLAR

31.6° / 17.1°