Manşet Haber 20.09.2020 18:36:32 0

'SERVİSÇİ ESNAFI EVİNE EKMEK GÖTÜREMİYOR'

'SERVİSÇİ ESNAFI EVİNE EKMEK GÖTÜREMİYOR'

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Ayhan Barut, pandemi nedeniyle işleri duran okul ve işyeri servisi yapan esnafla buluşup sorunlarını dinledi. Salgın sürecinde servisçi esnafının kan ağladığını ancak iktidarın bu dramı görmezden geldiğini belirten Barut, 'Servisçi esnafı kan ağlarken seyredenleri kınıyor, acil çözüm bulmaları için göreve çağırıyoruz' dedi.
Adana'nın Çukurova İlçesi'nde okullara öğrenci, fabrika ve işletmelere personel taşımacılığı yapan servisçi esnafıyla bir araya gelen CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, sorunları dinledi, çözüm için neler yapabılabileceğini değerlendirdi. Esnafın sorunlarını ve taleplerini not alan Ayhan Barut, yaklaşık 2750 servisçi esnafının bulunduğu Adana'da da pandemi sürecinde servisçi esnafının kaderine terk edildiğini belirtti. Kendilerini ziyaret ederek görüş alışverişinde bulunan Ayhan Barut'a teşekkür eden servisçi esnafı, evlerine ekmek götüremez hale geldiklerine belirterek acil çözüm üretilmesini istedi.
Gelişmiş ülkelerin tamamında salgın nedeniyle esnafından çiftçisine, işçisinden işsizine herkese büyük destek sunulduğunu anımsatan Ayhan Barut, pandemi döneminde okulların kapatılması, işyerlerinin üretime ve çalışmaya ara vermesi sebebiyle servisçi esnafının büyük mağduriyet yaşadığını kaydetti. İktidarın süreci yönetemediğini, sosyal devletin gereği olarak yurttaşlara sahip çıkamadığını, yeterince destek veremediğini bildiren Barut, 'Bu dramı seyredenler, çözüm üretmek yerine hamaset yapıyor, algı operasyonlarıyla gerçekleri saptırıyor. Kan ağlayan esnafımız burada, vermeniz gereken destek nerede? Ne kadar daha bu dramı seyredeceksiniz?' diye konuştu.
'TALEPLERİNE KULAK VERİN'
İşleri durduğu için evine ekmek götüremeyen esnafın üzerindeki vergi, borç ve masraf yüküne dikkat çeken Ayhan Barut, şunları vurguladı:
'Salgın sürecinde yurttaşlarımızı yalnız bırakıp çaresizliğe itenler, servisçi esnafımızın yangınına da çözüm üretmedi. Servisçi esnafı salgında daha çok mağdur edildi. SGK ve Bağ-Kur borçlarını ödeyemediler, banka kredileri ve diğer ödemelerini yapamadılar. Salgın sürecinden bu yana kontak açamadığı için işsiz ve gelirsiz kalan esnafımız, kredi kartını dahi yatıramaz hale geldi. Esnafımıza çözüm üretmesi gerekenler Motorlu Taşıtlar Vergisini, esnafın her yıl yenilemesi gereken belge ücretlerini almayı sürdürüyor. Esnafa çare bulmadıkları gibi üzerlerindeki vergi ve borç yükünü arttırıyor. Taşımalı eğitim fiyatını düşürenler, tüm belgeleri olmalarına rağmen esnafa Mesleki Yeterlilik Belgesi şartı getirenler, araç muayene ücretlerini bile erteleyip düşürmediler. Esnafımıza mazot desteği vermeyenler, vergi borçlarını, banka kredilerini faizsiz öteleyip yapılandırmadı. Servis aracı yaşını yükseltmeyenler, esnafa adeta 'yaşama, geçinme, evine ekmek götürme' diyor. Bu kabul edilemez. Ekonominin bel kemiğini oluşturan esnafımızın bu çığlığını duyun. Taleplerini yerine getirin. Çözüm üretin. Biz her zaman esnafımızın yanında durmaya devam edeceğiz.'

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°