GÜNCEL 26.07.2020 13:50:45 0

'ŞİDDET' UYGULAMA HAKKI...

'ŞİDDET' UYGULAMA HAKKI...


Yılın başında yazdığım “şiddet denirken” başlıklı yazıda şu tümceyi kurmuştum:





“Taşların “kendi” oyununu oynayamaması nasıl “satranç” için şiddetse, toplumsal yaşamında da “bireylerin” üzerine düşen ödevi yapmamaları-yapamamaları “şiddet”!”





Aslında konunun neresinde bakılırsa-bakılsın iğrenç!





Adım atılan her yerde karşımıza “böylesine somut” biçimde çıkmasından dolayı “çoğu zaman” irkilmiyoruz, sarsılmıyoruz, şaşırmıyoruz nedense…





Bir de “üzerine” bastırılarak “erkeğin kadına uyguladığı şiddet” diye yineleniyor olması da, konunun tam anlaşılmazlığında etken!





Şu söylemek de olası değil mi?





Ülkemizde “kadına şiddetin” etkenleri arasında, bugün mecliste zaman zaman sesleri yükselen, “ataerkil” sistemi bile aratacak denli “ilkel” tutum sergileyen kadınların söylemlerini de eklemek doğru olmaz mı?





***





Şiddetin çeşitleriyle tanımını yineleyelim:





Şiddetin “çeşitleri” olarak günümüzde sıkça yaşananları da şöyle:





Fiziksel şiddet: itekleme, dövme, tekmeleme, bıçaklama…





Cinsel şiddet: tecavüz, zorla evlendirme, kana güç kullanarak sahiplenme…





Duygusal şiddet: küfür etme, alay etme, aşağılama…





Ekonomik şiddet: zor kullanarak parasını alma-yönetme…





Bunun içerisine yalnız koyduğunuzda, fiziksel- cinsel- duygusal- ekonomik şiddetin “tek ezileni” olarak “kadını” imlediğimizde; dünyada yaşayan insanların yarısını/ belki de “daha çoğunu” yok saymış oluruz!





Bununla birlikte, toplumdaki “kadının konumunu” yadsımış sayılırız ki;





Öyle ki, yıllar öncesine, Duygu Asena’nın “kadının adı yok” dediği günlere gideriz!





O da, bugün yaşananların yadsınması anlamına gelir!





Toplumda “şiddet” gören, “şiddetle” karşı-karşıya kalan, yaşamını hangi yerinde olursa-olsun “tavır” konulması daha doğru olacaktır!





Onlarca erkekten “şiddet” gören kadınları, anneden-babadan-büyükten “şiddet” gören çocuğu, trafikte magandaların “şiddet” yaşattığı yayaları- sürücüleri, kocasına “ekonomik şiddet” yaşatan kadını, yaşadığı “şiddetten” kurtulma umudu kesilenin yaşamına toplu-son vermesi…





O denli çok kollarda “şiddetin” karşımıza çıkması sarsmıyor, şaşırtmıyor bizi nedense…





***





Cana kıymanın “her biçimi”, ”her şekli”  can sıkıcı olmalı…





Gerek gazete sayfaları, gerek tevi ekranları, gerekse sosyal medya “şiddetten” arınık gün yaşatmıyor insana!





Ya bir erkeğin; kolundan sürükleyerek, sokak ortasında, görenlerin/ karşı koyanların tutumuna inat, tekme-tokat kadını boğmaya çalıştığına tanık oluyorsunuz,





Ya bir annenin; kolundan sürükleyerek kaldırımdan- kaldırıma çekiştirdiği çocuğuna uyguladığı “şiddete” tanık oluyorsunuz,





Ya da; sorunun bilinmesine karşın, “neden olduğu” konusunda üzerine karartılmış perde çekilen “toplu cana kıymalara”,  kaba güç kullanılarak güçsüzü ezene tanık oluyorsunuz…





Yaşamın zorlukları, doyumsuzluklar, covid 19 nedeniyle verilen savaşım, geçim zorluğu yetmiyormuşçasına…





***





Şiddetin “son kurbanı”; bir kendini bilmezin, “boş umutlar” vererek, gelecek için “güzel” planlar çizerek kurguladığı bir yaşamı/ canı/ gülüşü olan iki gözü;





“Aldanmışlığından” yararlanarak, adına “kıskançlık” denebilen “şiddeti hafifletici” etmen olarak gösterilen nedenlerden ötürü,





Akla gelmeyecek çöp varilindeki ateşle/ çukurdaki betonla “tezgah” kurarak “katletmesinin” “haklı gerekçesi” olmaması gerekir!





Pınar Gültekin yaşamının ilkyazında, kıryerleri sümbül-lale açmış, etrafında papatyadan bir evren oluşturmuş bir genç kadını; evli erkeğin yaşattıkları…





Yaşananın “neresinden” bakarsanız-bakın “şiddet”!





“Neresinden” bakarsanız-bakın can yakıcı…





***





Basında ya da sosyal medyada yer alan; daha öncekilerde olduğu gibi, “bunda da” haklı gerekçeler arayan, “olmasaydı/ olmazdı” türünden ucuz yaklaşım paylaşımlarını yapanların, olanları algılayamaması bir başka “acı”!





Yaşananın/ dokunmanın bir ölçüsü vardır…





 “Şiddetin” içerisinde yer alan sistemsel sorunlarla birlikte, toplumun ekinsel olgusu/ egemen yapının yaşananlara karşı tutumu/söylemi satırı atlanmayacak etmenlerdir!





“İktidarın” çözüm sağlayacak verilerden daha çok, yaşam biçimlerinin karartısı eşliğinde oluşturdukları “kurtuluş”; “şiddetin” yeni boyutlarla/ biçimlerle basının- tevinin-sosyal medyanın akışında yer alması yok sayılmamalı.





Kim ya da kimse üzerinden yapılmaya çalışılan ayrımla bugüne değin çözüme ulaşılamadığı gibi, bundan sonrası için de varılmayacağını bilmek önemli!





Kimin kime “şiddet” uygulama hakkı var ki?





“Şiddetin” sınırı da yok; biline!



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 15.2°