Şimdi sana nasıl antayım

Şimdi sana nasıl antayım

1993 Yılı Temmuz ayı, işte dünkü gün.

Zaten sıcak insanları yakıyor.

Bir gün önce bir panel var.

Davetli,

o günkü, Türkiye için aykırı söylemlerde bulunan, şair yazar, Aziz Nesin.

Evet hani ülkenin “yüzde altmışı aptal” diyen adam.

O kadar aykırı bir adam ki,

Kendi ile bile dalga gaçecek kadar hayatla barışık.

Soy adının neden Nesin olduğunu hiç düşündünüz mü?

Sen nesin gibi bir şey, yani sen bile bir hiçsin.

İnsanı seven, hümanist biri.

O kadar ki,

Alevi olmadığı halde, Alevi’lerin hakkını arayan bir adam.

Sormuşlar Azizi Nesine.

Alevi değilsinki, neden bu kadar Alevi’lerin hakkını arıyorsun.

“Şimdi insan değilsinki, sana nasıl anlatayım” der.

                             *         *        *

O günler ülkede her şeye tahrik olan bir gurup var.

İşin garip yanı, şarapçıda değiler.

Hepsi o gün camiden çıkmıştı.

Ellerinde benzin bidonu, doğruca Madımak oteline.

Neden basit,

Onlar kendilerini tahrik etmişti.

Yani,

Katli vacipti onların.

Hani kuran ne diyordu?

“Allahın verdiği canı allah alır”?

İşine geldiği gibi, tasvir edenlerdi onlar kuranı

*           *        *

 

Sadece bir kibrit yetmişti yitip giden hayatlar için.

Tam 35 can yanıp kül olmuştu.

Bana 37 diydi demeyin.

Diğer biri, o canları yakmaya çalışan caniydi.

Diğeri ise sadece evini geçindirmek için didinen gariban çalışandı o otelde.

*          *         *

Üzerinden tam 22 yıl geçmiş.

Madımak her yıl yanıyor.

Unutturabildinizmi o insanların acısını.

Ama o canları yakanları herkes unuttu!...

Belki onlarda şimdi tanrının yanında hesap veriyordu.

En acılısı aslında neydi?

O olayların başlangıcı Bir Belediye Başkanı tarafından başlatılması.

Yani Devletti, vatandaşını yakan.

Sonrası daha bir garip olaylara sahne olmuştu.

O Belediye başkanı bir türlü bulunamadı.

Veya bulunmak istenmedi.

Sonrası malüm, adam Almanya’da dendi, Sivas’tan çıktı.

Ne zaman?

Öldüğü zaman, mezarından bulundu.

Faillerin çoğu bulunamadı, bulunanda zaman aşımından af edildi.

Ne gariptir ki,

O faileri savunan avukatlar sonra AKP hükümetinde bakan Oldular.

Taraf olanlar, bertaraf etmişlerdi, vatandaşlarını.

Evet iki gün önce meclis Başkanı seçilen kişide Sivas’lı.

Hani MHP’nin “Milli sıvışma Bakanı” dediği adam, ve MHP oylarıyla seçilen ismet yılmaz.

Şimdi bilmem daha nasıl anlatayım konuyu.

Anlamadım diyorsan, insan değilsinki, şimdi sana nasıl anlatim mevzuyu.

 

 

 

 

Süleyman YALÇIN

3.07.2015 13:57:45

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI