Sokak hayvanlarına ekmek topladılar
Manşet Haber 11.01.2013 12:44:09 0

Sokak hayvanlarına ekmek topladılar

Sokak hayvanlarına ekmek topladılar

cova_ekmektopladiÇukurova Üniversitesi’nde okuyan beş öğrenci hazırladıkları dönem projesi ile sokak hayvanları için evlerden ve işyerlerinden yaklaşık 500 kilogram bayat ekmek topladı.

Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü üçüncü sınıf öğrencilerinden Zeynep Arslan, Büşra Top, Tuğçe Sever, Servet Tatlı ve Nagihan Can ‘İsrafı faydalı hale getirme’ konulu dönen projesi hazırladı. Çukurova Belediyesi’nden de destek alan öğrenciler Turgut Özal Bulvarı’ndaki bazı işyeri ve apartman girişlerine bayat ekmek toplama kutuları yerleştirdi. Özel hazırlanan kutularda bir haftada yaklaşık 500 kilogram bayat ekmek toplandı. Öğrenciler toplanan bu bayat ekmekleri daha sonra Çukurova Belediyesi’nin hayvan barınağına götürdü. Hazırlanan projeyi çok beğendiğini ve desteklerinin devam edeceğini söyleyen Çukurova Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan,  öğrencelere birer teşekkür belgesi verdi.
Öğrencilerden Zeynep Arslan, bayat etmek toplama kutularının önümüzdeki günlerde Çukurova İlçesi’nin bir çok değişik noktasına eklenerek projenin devam ettirileceğini belirtti.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°