Sol/Sosyalist partilerin laiklik programlarını kim yazdı?

Sol/Sosyalist partilerin laiklik programlarını kim yazdı?

Aslında kimin, kimlerin yazdığı, nasıl bir aklın eseri olduğu biliniyor ama yine de insan sormadan edemiyor.

Sol/sosyalist partilerin programlarındaki laiklikle ilgili satırları kim yazdı?
Çünkü sorunun cevabı, mesai saatlerinin Cuma namazına göre düzenlenmesine karşı solcuların ses çıkarmamasının nedenini açık edecektir.
Kimsenin dikkatinden kaçtığını sanmam: Zaten ancak kırıntısı kalan laikliğin “ruhuna fatiha” anlamı taşıyan uygulamayla ilgili anlı şanlı sol/sosyalist partiler derin bir sessizliğe büründü. Uygulamanın üniversitelere de sıçradığı bilindiğine göre, anlı şanlı gençlik örgütlerinin adeta kulaklarının üstüne yatması pek hayra alamet olmasa gerek.
Takip edebildiğim kadarıyla sadece Komünist Partisi (KP) bir şeyler yapmaya çalıştı, dava açtı, tepkisini kamuoyuyla paylaştı. Eğitim Sen de bir basın açıklaması yaptı.
Bırakalım karşı çıkmayı, Halkların Demokratik Partisi (HDP)’den ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’den mahcup destek açıklaması geldi.
Oysa açık ki uygulamayla, toplumsal yaşamın dini kurallara göre düzenlenmesinin en etkili adımlarından biri atılmıştı ve gericiliğe karşı hassasiyet taşıyan sol/sosyalist parti ve çevrelerin tabiri caizse yeri göğü inletmesi beklenirdi.
Cuma düzenlemesi görmezden gelindikten sonra, şimdiye kadar yapılanların “dostlar alış verişte görsün” faslına takıldığı açıktır.
Lamı cimi yoktur ve bu bizi derin bir kasvete sevk etmektedir: Mesai saatlerinin Cuma namazına göre düzenlenmesini sağlayan genelge, solun laiklikle ilgili refleksini büyük ölçüde yitirdiğini açığa çıkartmıştır.
Neden böyle peki? Nedeni açık. Açıp bakalım sol/sosyalist partilerin programlarında yazılı olan laiklikle ilgili bölüme. Laiklikle ilgili tereddütlü yaklaşımların, ancak akıl tutulması olarak tanımlanabilecek tavırsızlığın nedenini anlayabiliriz.
Çünkü pek çok programda karşımıza şu “tılsımlı” tanım çıkmaktadır: “Özgürlükçü laiklik.”
Laikliği “özgürlükçü” ön ekiyle politik kabullerinize dahil ederseniz, göreceli bir kavrama yol vermiş, laikliğin özünü dağıtmış,  İslamilerin elini rahatlatan bir çerçeveye oturtmuş olursunuz ki, özellikle “özgürlükçülüğün” son yıllarda gerçekleştirilen İslami düzenlemelerin, türbandan din eğitimine kadar, toplumsal meşruiyetini sağlamada önemli bir dayanak olduğu gerçeğini de görmek durumundasınız.
Türkiye soluna “özgürlükçü laiklik” illeti nasıl bulaştı peki?
Bildiğim ilk kez Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) programında karşımıza çıktığı, sonra dalga dalga yayıldığı, özellikle ÖDP’den ayrılarak başka oluşumlara gidenlerin, beraberlerinde “özgürlükçü laiklik” tanımını da götürdüğüdür.
İlginç tarafı, örneğin ÖDP söyleminde daha sonraları laiklikle ilgili vurguların değişmesine rağmen, parti programında ilgili bölümün korunmuş olmasıdır.
Bir başka ilginçlik ise ÖDP programı ile ÖDP’den ayrılanların kurduğu Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) programının (sonra Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi adını aldı) sözcük sözcük aynı olmasıdır. Bu birebir örtüşmenin ne anlama geldiği, muhataplarının sorunudur, deyip bu iki partinin programlarına bakalım.
ÖDP: “Özgürlükçü laiklik anlayışı çerçevesinde ve evrensel insan haklarına aykırı olmayacak her tür inanç ve vicdan özgürlüğü kayıtsız şartsız güvence altına alınmalı; insanlar, ibadet, inanış, giyim ve yaşam tarzlarında serbestliğe sahip olmalı; hiç kimse farklılığından ötürü ayrıma tabi tutulmamalı ve aşağılayıcı muameleye uğratılmamalıdır.
Devlet bütün dinler, mezhepler ve inançlardan kendisini ayırmalı ve hepsiyle eşit uzaklıkta durmalı, kamu kaynaklarından özel teşvikte bulunmamalı, devlet işleri ile din işlerinin birbirinden ayrı tutulması özenle korunmalıdır.”
YSGP: “Özgürlükçü bir laiklik anlayışı çerçevesinde ve evrensel insan haklarına aykırı olmayacak her tür inanç, vicdan ve inanmama özgürlüğü kayıtsız şartsız güvence altına alınmalı; insanlar, ibadet, inanış, giyim ve yaşam tarzlarında serbestliğe sahip olmalı; hiç kimse farklılığından ötürü ayrıma tabi tutulmamalı ve aşağılayıcı muameleye uğratılmamalıdır.
Devlet bütün dinler, mezhepler ve inançlardan kendisini ayırmalı ve hepsiyle eşit uzaklıkta durmalı, kamu kaynaklarından eşitsiz ve özel teşvikte bulunmamalı, devlet işleri ile din işlerinin birbirinden ayrı tutulması özenle korunmalıdır.”
Günün acil ihtiyacı: Militan bir laiklik savunusu
Özgürlükçü laiklik tanımı sadece bu iki partiyle sınırlı değil. Başta HDP olmak üzere, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Birleşik Devrimci Parti (BDP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) gibi partiler, aralarında kısmi farklı vurgular olsa da, konuya “özgürlükçülük” çerçevesinde yaklaşmaktadır. Sonuç malum: Türban özgürlüktür, din eğitimi özgürlüktür; kamu hizmeti alan veren gibi tuhaf tartışmalar yapılmaktadır.
Başka sol/sosyalist partiler de bulunuyor muhakkak. CHP, TKP, Halkın Kurtuluş partisi (HKP) gibi partilerin programlarında yeni moda laiklik tanımlarına itibar edilmediği görülmektedir. Bu partilerin laiklik ilkesini daha net savunduğu söylenebilir.
Ülkemizde gericiliğin, İslami kalkışmanın ve bölgemizdeki İslamlaşmanın geldiği yer ortada; en çarpıcı sonucu IŞİD gerçeğiyle yaşıyoruz. İdeolojik-politik hattımızda laikliğe “azalım, geçelim” kıvamında yer açar, toplumsal tasavvurumuzda laikliği temel kabul haline getirmez, militan bir laiklik pratiğini hayata geçiremezsek, yani Türkiye toplumunun hayli büyük bir kesiminin sorununu görmezden gelirsek, gelecek kuşakların yüzüne bakamayız.
Dinî gericiliğin bu denli sosyal gerçekliğe sahip olmadığı 1960’lı yılların devrimci partisi Türkiye İşçi Partisi (TİP)  programındaki laiklik hassasiyetine sahip olmak bile bugün başlı başına ileri bir adım sayılabilir. Bakar mısınız şu netliğe: “Gericilik ile savaşta lâiklik, yeni Türkiye’nin vazgeçilmez bir ilkesidir. Türkiye İşçi Partisi gericilik ile mücadeleyi asla din ile mücadele seklinde anlamaz; bununla beraber devleti din temellerine dayanan geri bir toplumun, çağdaş uygarlığa ulaşmak için gerekli düşünce ve hukuk sistemine kavuşamayacağı da bir gerçektir. Bu sebeple dinin, devlet işlerinin temeli olmaktan çıkarılmış ve kişilerin vicdanında kutsal ve gerçek yerini bulmuş olması Cumhuriyetimizin dayandığı temel bir devrimdir. Kimse, devletin sosyal, iktisadî, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma, politik veya şahsî çıkar veya nüfuz sağlama amacı ile her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Ülkemizin aydınlanmacı, ilerici, devrimci damarı kıymetli bir mirastır. Mirasın pek çok kıymetini heder ettik ne yazık ki, bari buna sahip çıkalım.
Bari bir parti çıksın ve programının başköşesine “Laikliği amasız, fakatsız savunuruz. Laiklik, kamusal alanın tek ve gerçek korunağıdır.' diye yazsın ve mesele kapansın. Buna ihtiyacımız var çünkü.

adanaulus

23.01.2016 19:11:07

YAZARLAR


ADANA’DAN DÜNYAYA SEVGİ, DOSTLUK VE BARIŞ MESAJI

SEYHAN NEHRİ ÜZERİNDE VOLEYBOL, TENİS VE KONSER

ANADOLU EMEKLİLER DERNEĞİNDEN DAYANIŞMA

YÜREĞİR BELEDİYESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA

KAYIP ALTIN KEMER ŞAMPİYON GÜREŞÇİDE

ULUSLARARASI FOTOĞRAFLAR ADANA TEPEBAĞ’DA GÖRÜCÜYE ÇIKTI

ÇALIŞANLAR ARTIK ‘RUH SAĞLIĞI İZNİ’ DE ALIYOR!

ABB BAŞKANI MEZUN OLDUĞU LİSAYİ ZİYARET ETTİ

TEKİN: MUHTARLARIMIZLA HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPACAĞIZ

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA REKOR MERT DEMİR KONSERİNDE

BU BESİNLER, ALZHEİMER VE PARKİNSON RİSKİNİ AZALTIYOR!

"YANGINDAN MAL MI KAÇIRIYORSUNUZ?"

DÜNYA SANAT GÜNÜ’NDE ÜÇ SANATÇIYA ÖDÜL

İLACA ERİŞİM ENGELLENEMEZ!

BİRİKTİRME HASTALIĞI BELİRTİLERİ!

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA HER GÜN ETKİNLİK

A.KADİR KAÇAR YAZDI/ DDY ÇILDIRMIŞ OLMALI...