“Son Yörükten Yolda kalan izler”
Manşet Haber 9.05.2015 15:09:42 0

“Son Yörükten Yolda kalan izler”

“Son Yörükten Yolda kalan izler”

ali_kucukaydin_yoruk_kitapAKP  Adana milletvekili Ali Küçükaydın, şiir kitabı “Göç Yolu Konakları”nın ardından şimdi de Yörük Türkmen kültürüne ait birçok ilginç detayı anlattığı “Son Yörükten Yolda Kalan İzler” kitabını yazdı.

Küçükaydın, kitabında, kendi hayatından kesitlere yer verirken, Yörük kültürünün  de unutulmaya yüz tutan ince detaylarını aktarıyor. Yörük vekil, kitabının önsözünde ‘‘Son Yörükten Yolda Kalan İzler’i  okurken sadece benim hayatımı değil,  bir milletin köklü geçmişinden renkli, zengin kesitleri de okuyacaksınız. Su gibi akıp giden hayat hikayesi size bu benim de hayatımın bir parçası, ben de yazsam bundan daha farklı yazamazdım” dedi.

sözlü nakil kültürü ile günümüze kadar gelebilen örf adet, gelenek göreneklerin yeni nesillere aktarılması maksadıyla bu kitabı kaleme aldığını belirten Küçükaydın, ‘‘Kitabı dışarıdan bir gözlemci olarak değil, bizzat bu hayatın içinden gelmiş birisi olarak yazdım” diye konuştu. Yörük kültürünün binlerce yıllık bir birikimle oluştuğunu anlatan Küçükaydın, “Böylesine köklü ve zengin bir kültürün unutulmasını engellemek, yazılı olarak sonraki nesillere aktarılmasını sağlamak için yazmak konusunda zorunluluk hissettim” dedi. “Son Yörükten Yolda Kalan İzler” kitabında çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği bölge olan Kozan, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli ve tüm Toroslar’ın doğal güzelliklerine de değinen Küçükaydın, okuyucunun Toroslar’ın eşsiz güzelliklerini tahayyül ederek , kır çiçeklerinin kokusunu duyarak, bambaşka bir dünyayı yaşıyor hissine kapılacağını belirtti.

Çukurova ve Toroslardaki Yörük Türkmen hayatı ve kültürü hakkında yazılmış öyküler, romanlar, ağıt ve türkülerde bulunan tadın ilk elden yazılmış hali olan kitap; etimoloji, etnoloji, biyoloji, antropoloji, sosyoloji, tıp, tarih, coğrafya, dilbilim ve daha birçok alanı ilgilendiriyor. Fakat okuyucunun bu bilim alanlarından herhangi birinin uzmanı olmasına gerek bırakmayacak kadar sadece bir dille yazılmış.

Birçok roman, hikaye, destan, şiir sinemanın konusu olmuş coğrafyada büyüyen ve belki de bu eserlerin kahramanlarından birisi olan yazar, bu kez eseri yazan rolüne bürünmüş. Kardelen yayınlarından çıkacak ‘Son Yörükten Yolda Kalan İzler’ kitapçıların raflarında yerini aldı.

Yörük hayatını anlatan Vekil Küçükaydın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 22, 23 ve 24. dönem Adana milletvekilliği yaptı.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°