SONRAKİNDEN BİR ÖNCEKİ SAVAŞ UKRAYNA: FİKRİ KAPİTALİZM, PRATİĞİ SAVAŞ

SONRAKİNDEN BİR ÖNCEKİ SAVAŞ UKRAYNA: FİKRİ KAPİTALİZM, PRATİĞİ SAVAŞ


Sistem Teorisyeni Niklas Luhmann iletişimi açıklamaya çalışırken insanlar veya kişiler değil “iletişim iletişir” der. Yani iletişen aktörler değil sistemdir, sistemin alt unsurları veya taraflarıdır.  Teoriyi daha ilerletebiliriz: Erek/gelecek iletişir. İnorganik maddeler veya doğa nedensel hareket edebilir ama akıllı varlıklar geçmişi için değil geleceği için hareket eder, insanlar geçmişiyle veya nedeniyle değil ereğiyle hareket eder, fikri için, ereği için mücadele veya müdahale eder.





Fikir veya hareket de diyalektiktir yani kendi çelişiğini kendisi taşır veya oluşturur. Hareket başladı mı, bir kez hareket verilmişse, uzayda hareket başlamışsa, artık hareket kendiliğinden sonlanmaz, onu tutabilecek bir karşı güce ihtiyaç vardır. Tekerlekler dönmeye başladı mı, artık önceki aşamaya dönmek mümkün olmaktan çıkar. Ukrayna sorunu uzun süredir hareketlenmişti, artık ok yaydan çıktı. Oku durduracak başka oklar harekete geçecek, süreç çelişkileriyle işleyecek.





Rusya Devlet Başkanı Putin, 21 Şubat akşamı uzun bir konuşmayla, özetle 1-Ukrayna’da Batı veya NATO bize karşı konuşlanıyor, 2-Ukrayna zaten Çarlık Rusya’sının ve SSCB’nin parçasıydı, öyle kalmalı diye iki iddiada bulundu.





Olayların geriye gidişi, bir dayanağa dayanmaz veya çok dayanak bulunur. Ukrayna bir zamanlar Osmanlı’nın da parçasıydı. Tüm bunların artık bir önemi yok ama kalıtları bakiyeleri var. Savaşlar geçmişe yönelik yapılmaz, hep geleceğe yöneliktir. Ancak yine de geçmiş, temellendirmek için pek çok gerekçe sağlar. Şöyle özetleyebiliriz savaş mantığını: İdeolojisi geçmiş, ana motif ve yönelimi umut veya gelecektir.





Savaşlara yol açan fikir erekseldir, mevcut savaşların ereği fikri kapitalizmdir, yayılmacılıktır, üstünlüktür. Çelişiği hem diğer burjuvazilerle hem de halklarladır.





Savaşa yol açan fikirlerin teleolojik oluşu nedenselliğini ortadan kaldırmaz. Sadece en güçlü nedeni erekselliktir diye not edilebilir. “Ereksellik/beklenti” veya “umut” nasıl “neden” oluyor diye sorulabilir. İnsan geçmişi için değil geleceği için yaşar. Kendinde-oluş ile kendisi-için-oluş birbirinden ayrılamazsa da birincisi ikinciyi değil ikincisi birinciyi taşır. Yani ereksel neden geçmiş nedenleri kendinde taşır, hep ereği için kullanır. Kimlikler gelecek için sürdürülür, çıkar veya beklentiler için sürdürülür, kendiliğinden bir kimlik yoktur, yani ayrımlar, ayrıştırmak için sürdürülür ve kullanılır, tüm kimlik ve kişilikler sonuçta büyük oranda kurulmuştur ve gelecek için kurgusal temel yapılır, yoksa ayrımlar geçmişte kalacaktır.





Geçmişte ne olmuşsa olmuş, artık Rusya da NATO bloku altındaki Batı da, geçmiş için değil gelecek için hareket etmektedir.





Hatta bu anlamda tüm geçmiş aslında ereksel olanın olmuş bitmiş geçmişidir denebilir. Burada, gelecek nasıl geçmiş veya neden oluyor, ona bakmak gerekiyor.





Hayat fikre, fikir hayata geçer, diyalektik bir akışla olur bu. Her ne kadar mevcut kapitalist yapılar kapitalizm fikrini beslese de kapitalizm veya yayılmacılık yayılmış olduğu için savaşlar çıkmaz, o hal Pax Romana (ebedi barış) halidir, Çıkan her yeni savaş daha fazla yayılmacılık içindir, yani gelecek içindir. Emperyalizm aynı zamanda bir fikir olduğundan, ereksellik genel bir olgu olduğundan temel bir nedendir.





Yani kapitalizm birikimciliktir, birikimcilik artı değere el koymacılıktır, artı değere el koymacılık yayılmacılıktır, tüm bunlar erekselliklerdir, tüm bunlar geleceklerdir, tam da bu geleceklikler olgusal nedenselliklerdir yani “işlevselliklerdir”.





Ereksellik fikirdir, ideadır, beklentidir, umuttur. Rusya da NATO da fikir savaşı yapıyor. Bu fikir yayılmacılık fikridir, yayılmacılık için üstünlük fikridir. Gelenek veya geçmiş gelecek için bir araç, daha çok da ideolojik bir araçtır, esas olan gelecektir, ereklerdir.





Kimse geçmişi için savaşmaz, savaşan herkes ereği, geleceği, beklentisi için savaşmaktadır. Burada ana soru şudur: Bu fikir, savaşlara yol açan yayılmacılık fikri kimin fikridir, hangi sınıf veya zümrelerin fikridir, halkın fikri olabilir mi yoksa halkları yok eden bir fikir midir?





İnsanların geleceğinin kararmaması için, savaşların tümden aşılabilmesi için yayılmacılık fikrinin, kapitalizm fikrinin aşılması gerekiyor. Savaşı durduracak olan iki diyalektik seçenek bulunuyor: Ya burjuvaziler burjuvazilerle uzlaşacak veya birbirini yiyecek. Veya halklar burjuvaziyi yiyecek veya kendi kendini yiyip bitirecek.





Esas çözüm de esas yıkım da ikincisindedir. Halkların yayılmacılık fikrini yok etmesi, halkların burjuvaziyi yok etmesi savaşları bitirecektir. Kapitalizm veya yayılmacılık bir halk fikri olmaktan çıktığında daha kalıcı barışın yolu açılacaktır.





Savaşların insanları değil insanların savaşları ortadan kaldırması için savaşın geleceğini veya ereğini, yayılmacılık veya üstünlük arayışını yani kapitalizm ve emperyalizm fikrini yok etmek gerekiyor.







Adnan Gümüş

25.02.2022 23:54:35

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI