SOSYAL MEDYA YALANCISI MISINIZ?
Manşet Haber 17.02.2020 18:09:39 0

SOSYAL MEDYA YALANCISI MISINIZ?

SOSYAL MEDYA YALANCISI MISINIZ?

Sosyal medya paylaşımları giderek beni rahatsız ediyor ve çoğunu okumadan geçiyorum. Özgün üretilmiş fikir, düşünce veya kişisel paylaşımlar daha çok ilgimi çekiyor. Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar çok yalan, manipülatif ve yanlış bilgi bombardımanı altında kalmadım. Artık bilerek veya bilmeyerek pek çok sosyal medya yalancısı mevcut… Bu kişiler okumadan, sorgulamadan, göz gezdirerek inanmak istedikleri her şeyi paylaşıyorlar.

Teknoloji sayesinde “bilgiye ulaşmak” kolaylaşırken, bu kolaylık, beraberinde sorunlar da getiriyor. Bu sorunların başında; yalan haberlere maruz kalma, yanlış veya şüpheli bilgiyi yayma eğilimi, manipülasyon ve bunların sonucunda oluşan “bilgi kirliliği” geliyor.

Yalan haber ve manipülasyon her zaman vardı; fakat günümüzde “yanlış bilginin yaygın bir şekilde paylaşılması“, “yalan haber ve bilgi kirliliği” dijital medya ortamlarında çok daha yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Eğlence veya siyasi propaganda amacıyla dolaşıma sokulduğunu düşünenlerin yanı sıra, yaşanan bilgi kirliliğinin kötü niyetli çevreler tarafından kasıtlı olarak da yapılabildiğini ifade edenler de mevcut. Sonuçta bu bilgiyi yayanlar da buna inanmak isteyen, okumadan paylaşan insanlar oluyor.

Oxford Üniversitesi bünyesindeki Reuters Gazetecilik Çalışma Enstitüsü‘nün Dijital Haberler Raporu‘nda Türkiye, 26 ülke arasında “sosyal medyanın bir haber kaynağı olarak görülmesinde” yüzde 73’lük oranla ikinci sırada yer alıyor. Popüler kültürün ve trendlerin etkisiyle paylaşım rüzgârına kapılan herkes; kaynağı bilinmeyen bilgilere, videolara, ses kayıtlarına ve haberlere, muhakeme etmeden inanıyor ve bunları düşünmeden paylaşıyor. Dolayısıyla da var olan bilgi kirliliğine hizmet etmiş oluyor. Bu sebeple yalan haber, günümüzde mücadele edilmesi gereken ciddi sorunların başında geliyor. Sosyal medyada zaten “troll” olarak adlandırılan, art niyetli kişi ya da grupların bu işe kendilerini adadıkları biliniyor. Bu bile “Neden internet ortamında her bilgiye inanmamalıyız?” sorusunu cevaplamaya yetiyor. Neden özgür, tarafsız basına ihtiyaç duyduğumuz kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü‘nde (MIT) Twitter’ın 12 yıllık verileri ışığında yapılan araştırmadan çıkan sonuçlar da şöyle:
>

  • Yalan haber içeren tweetler, gerçek haber içerenlere kıyasla çok daha fazla paylaşılıyor.

  • Doğru bir bilgi içeren bir tweet’in bin 500 kişiye ulaşma hızı, yalan haber/iddia içeren bir tweet’inkinden 6 kat daha yavaş.

  • Doğru haber içeren bir tweet, nadiren bin kişi tarafından zincirleme bir şekilde paylaşılıyor. Buna karşın yalan haber içerenlerin en az yüzde 1’i zincirleme olarak yeniden paylaşılıyor.

  • Yalan haberlerin ‘viral‘ olma ihtimali çok daha yüksek. Bu haberler hem aynı zincir içinde hem de yeni zincirlerde tekrar tekrar paylaşılıyor.

  • Doğru bir haberin Twitter’ın derinliklerine ulaşma hızı, yalan haberden 20 kat daha düşük.

  • Siyasetle ilgili yalan haberler, diğer konularla ilgili yalan haberlerden de hem daha hızlı hem de daha derin katmanlara yayılıyor.

  • Yalan haberleri yayan hesaplar, doğru haberleri paylaşanlara kıyasla Twitter’a kısmen yeni girmiş, daha az takipçisi bulunan ve daha az aktif olan kişilere ait.


Avrupa ülkelerinin ‘sahte habere‘ olan direncini ölçen ikinci medya okuryazarlığı endeksine göre Türkiye, sahte haberlerin Makedonya’dan sonra en yaygın olduğu ülke. 35 Avrupa ülkesindeki eğitim, medya özgürlüğü ve kamu güveni alanları incelendiği raporda Türkiye, ‘dedikodu‘, ‘işletme‘, ‘doğrudan yalan söyleme‘, ‘dezenformasyon‘ gibi sahte haberlerin kolaylıkla yayıldığı ülkelerin en başında yer alıyor.
Türkiye eğitim kalitesi, medya özgürlüğü ve kamu güveni alanlarında Makedonya ile birlikte 35 ülke arasında da sonuncu olurken, medya özgürlüğü konusunda sıfır puanla sonuncu oldu. Medya okuryazarlığı konusunda en üst sırada ise 100 üzerinden 76 puan alan Finlandiya bulunuyor. Güçlü devlet eğitimi ile eleştirel eğitim yeteneği sayesinde sahte haberler Finlandiya’da etki alanı bulamıyor.

Peki, ne yapmak gerekiyor? Eleştirel bir bakış açısı edinmek, doğrulanmamış bilgileri paylaşmamak, özellikle sosyal medyada karşılaşılan bilgilere sağlıklı bir şüphe ile yaklaşmak ve “bilgiye ulaşılan kaynaklar hakkında fikir sahibi olmak” gerekiyor. Yalan haber paylaşmak sizi yalancı yapar, suçlu değil. Kimse yalancı olmak istemez, değil mi?

Lütfen biraz özen ve dikkat.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°