STRES GÖRME KAYBINA NEDEN OLABİLİR
Manşet Haber 29.06.2022 22:45:22 0

STRES GÖRME KAYBINA NEDEN OLABİLİR

STRES GÖRME KAYBINA NEDEN OLABİLİR

Stres pek çok hastalık üzerinde kilit rol oynarken göz sağlığını da olumsuz etkiliyor. Genellikle yoğun stres altında olunan dönemlerde meydana gelen santral seröz koryoretinopati yani retinada sıvı birikmesi görme kaybına bile neden olabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Göz Merkezi’nden Prof. Dr. Abdullah Özkaya, santral seröz koryoretinopati ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan stres pek çok hastalığın yanında görme sorunlarına da neden olabilmektedir. Yoğun stres altında çalışan, mükemmeliyetçi, A tipi kişiliğe sahip olanlar görme sorunlarına maruz kalabilmektedir. Stres kaynaklı olduğu bilinen santral seröz koryoretinopati kendiliğinden geçebildiği gibi, kronikleşip kalıcı hale de gelebilmektedir.
Hekime sormadan burun spreyi kullanmayın
Retina altında sıvı toplanması olarak tanımlanabilen santral seröz koryoretinopati, araştırmalara göre genç ve orta yaştaki erişkinlerde daha sık görülebilmektedir. Araştırmalara göre erkeklerde kadınlara göre bu durum daha sık gelişebilmektedir. Hastalığın nedeni tam olarak anlaşılmasa da, kortikosteroid ilaca sistemik şekilde maruz kalmanın bu sorunu ortaya çıkarabileceği düşünülmektedir. Kortikosteroidler, reçetesiz satılan bazı burun spreylerinde ya da iltihap önleyici cilt kremlerinde bulunabilmektedir. Bu nedenle hekime sormadan bu tür ürünlerin kullanmaması önem taşımaktadır.
A tipi kişiliklerde daha sık görülüyor
Santral seröz karyoretinopatinin duygusal sıkıntıları veya A tipi kişilikleri olan hastalar arasında daha sık görüldüğü ortaya çıkmıştır. Bu durum, stres nedeniyle vücudun doğal kortikosteroidler ürettiğiyle açıklanmaktadır. Araştırmalarda A tipi davranış ve stres, psikofarmakolojik ilaç kullanımı, uyku bozuklukları ile bu hastalık arasında bağlantı bulunduğu ortaya konulmakla birlikte; olası risk faktörleri olarak sayılabilmektedir. Kişilik özellikleri ve stres arasındaki bağlantıya, özellikle kortikosteroidler ve katekolamin gibi stres hormonlarının aracılık ettiği ileri sürülmektedir. Hastalığın risk faktörleri arasında ailede buna benzer bir öykünün bulunması, yüksek tansiyona sahip olunması da yer almaktadır. Bazı ilaçların da bu soruna neden olabileceği bilinmekle birlikte, alınan herhangi bir ilaç varsa göz doktorunun bu konuda mutlaka bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Bazı hastalarda belirti de vermeyebilir
Hastalıkla birlikte hastanın görmesinde bulanıklaşma meydana gelmektedir. Ancak bazı hastalarda semptom da görünmeyebilmektedir. Rutin göz muayeneleri bu anlamda çok önemlidir. Göz hekimi, göz bebeklerini büyüterek göz muayenesi yaparken, retinanın da görüntüsünü alır. Bunun yanında Optik Koherans Tomografi uygulanır. Böylece hekim retinayı iyice incelemektedir. Ayrıca gerektiğinde Floresein anjiyografi de yapılabilmektedir.
Erken teşhis edilmesi önem taşıyor
Hastalık bazen tedavi olmadan kendiliğinden düzelebilmektedir. Duruma göre termal lazer tedavileri, çeşitli ilaçlar ve göz enjeksiyonları da tedavi için uygulanabilmektedir. Belirtilere ve hastanın durumuna göre göz hekimi en iyi tedavi seçeneklerini belirleyecektir. Bu hastalıkta erken teşhis önem taşımaktadır, bu sayede kalıcı görme kaybı da önlenebilmektedir. Bunun yanında stresin kontrol altına alınması da önem taşımaktadır.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°