SÜRECİ İYİ YÖNETMEK...
SİYASET 29.04.2020 12:19:07 0

SÜRECİ İYİ YÖNETMEK...

SÜRECİ İYİ YÖNETMEK...






“Evde kal” uyarısı yeterli olmayınca, yurdun büyük bir bölümünde “sokağa çıkma” yasağı ya da düzenlemesi getirilince;





İlkinde, “iktidarın” da doğru bulduğu “yanlışlar” nedeniyle yaşananlar,





Uygulamaya iki saat kala yurttaşların sokağa inmesi,





Marketlerin önünde/ içinde “uzaklığa” uyulmaması,





Günlerdir yaşananların “şakası” olmadığı unutulması,





Öngörü “eksikliği” gündemin konusu olması,





En çok da, “sokağa çıkma” düzenlemesi sürecinde evlerde yaşananlar…





Bu arada karşımıza çıkan soru da şu oldu:





“Süreç iyi yönetilmiş midir?”             





***





Yurttaşın, yirmi yaş altı ile altmışbeş yaş üstü olanların “elleri-kolları” bağlı…





Her iki kuşağın da “yasaklı” kılınması bir yana, CS “bu günkü” yitirdiklerini sağlama bakımından neler olacağı “belirsizliğinin” yanı sıra, Sağlık Bakanlığı’nın günlük açıklamış olduğu verilerin arasından saatler geçmeden “karşıtı” bir açıklama düşüyor gündeme…





Birkaç gün önce, Hatay Anakent Belediyesi’nin yaptığı açıklamada, “eksik” olgudan söz edildi. Corona virüsden yedi yurttaşın yaşamını yitirdiğini, beşinin başka hastalık olarak gösterildiğini ileri sürdü!





Yurdun birçok bölgesinde yerüstünde/ yeraltında salgının yayılmasına neden olacak biçimde süren iş yaşamı, en belirgin biçimiyle Soma’da artan olgu sayısı gündeme geldi. Özgür Özel açıklamasında “kırmızı alarm veriyor” tepkisini gösterdi!





Bunların dışında geçtiğimiz haftalarda “maske satışı yapılmayacak, e-devlet üzerinden başvuru yapılarak sağlanacak” denmesini önemseyerek istemiştim! Onbeş günü geçti; ne soran var, ne de şifre gönderen!





“Sürecin yönetilmesi” denirken, bu yaşananlar içerisinde nasıl yer buldu, bilinmiyor!





***





Corona virüs kısıtlamaları sürecinde sokağa çıktınız mı, örneğin pazara ya da markete gittiniz mi bilmiyorum…





“Biz bize yeteriz” diye yere düşürülmeyen dört-bir yanımız “fırsatı” öyle güzel değerlendiriyorlar ki…





Salt Adana’da mı diyeceğim de, sanmıyorum; yurdun her yanı aynı olmalı!





Pazarda hiçbir ürünün yanına yaklaşılmıyor!             





Geçtiğimiz haftalarda belirlenmiş fiyatların iki katı birçoğu!





“Zorunlu” denen gereksinmelerden soğan, sarımsak, patates, domates, maydanoz… Muzu, avokadoyu, limonu “zorunlu” içerisine eklemiyorum…





Bir yandan corona, bir yandan salgın günlerini “fırsata” dönüştürenlerin kazanma “hırsı”…





“Evde kal” uyarılarına uymaya çalışan, açlıkla sınanan emekçiler, bir ay önce aldığı bayramlık maaşını bugünden tüketen emekliler, günlerdir işyerlerini açamayan küçük esnaf, berber, pastacı, tatlıcı karşılaştığı “fiyatlar” nedeniyle ezik…





“İktidar” önlemlerle birlikte açıklamış oldukları “destekleme” paketlerini allı-pullu sunmayı başardığı, istediği gibi yerel yönetimleri sindirdiği, ülkenin “algısını” yönlendirdiğince…





Ne kabaran “fiyatlara” ayıracak zaman buluyor,





Ne de “evde kalan” insanların gereksinmelerini nasıl sağlayacaklarına kanımca…





“Süreç” böyle iyi yönetiliyor olmalı!





***





Sokağa çıkmayarak, ortaya koyulmaya çalışılan uygulamalara uyarak “yurttaş” kendine düşen ödevi yapmasına karşın; “iktidar” CÖ günleri düşünerek olmalı, geçmiş yılları aratmayacak “ayrışmayı” sürdürmekten uzak durmuyor!





Yerel yönetimlerin içinin boşaltılması, her gün iç-içe oldukları yurttaşlara “destek” olmalarının önünün kesilmesi, en kötüsünün de yapılananın “terörizmle, Fettullahçılıkla” aynı alanda anılması…





Bu yurdun büyük kentlerinin yerel yönetimlerini kazanan isimler için kullanılan bir tümce bu.





İstanbul, Ankara, izmir, Antalya, Adana, Mersin, Eskişehir gibi “muhalefetin” kazandığı belediyelerin çalışmaları/ destekleme çalışmaları “terörizmle” içselleşince…





Başta kendi/ kendimi sorguluyorum…





Corona virüs salgının bozduğu psikoloji bir yana, bir de “terörizme” yardım/ yataklık/ destek olmuşum gibi…





Adana’da, Anakent Belediye Başkan adaylarından Zeydan Karalar’ı desteklediğim, Karalar’ın da benim ya da benim gibi aynı biçimde oy verenlerin istenciyle seçilmiş olması, salgın sürecinde de “iktidardan” ayrı yurttaşa destek olmak istemesi “fettulahçılık” oluyorsa eğer;





Şunu belirtmem gerekir ki; ne Zeydan Karalar’a, ne Ekrem İmamoğlu’na, ne Mansur Yavaş’a, ne de diğerlerine oy veren yurttaşlar; Fettullah’a “gözlerimiz yollarda kaldı, senin hasretinle yanıyoruz, hoca efendinin adını böyle anamazsın, hoca efendi bizim için bir lütuftur” dediği gibi sözler kullanmadı/ kullanmaz da…





Bu da “sürecin” yönetilmesi içerisinde yer bulmuş olmalı…





***





Süreç iyi yönetiliyor mu?





Her ne denli “açıklanan/ sonuç” değerlendirilmiş olsa da;  izlenen yol, o süreçte yaşananlar CS daha çok konuşulacak!





Bu gün yapılanların sonuçlarını CS göreceğiz; o güne ne kaldı ki?



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.8° / 13.8°