Sütün Kaymağını Tekeller Yiyor!
Manşet Haber 20.05.2016 10:15:08 0

Sütün Kaymağını Tekeller Yiyor!

Sütün Kaymağını Tekeller Yiyor!

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Semih Karademir, 21 Mayıs Dünya Süt Günü nedeniyle yaptığı açıklamada süt üretiminin istenilen düzeyde olmadığına ve üreticilerin her geçen gün ağırlaşan şartlarla karşı karşıya kaldığına dikkat çekerek; “Ülkemizde süt üretimi yeterli düzeyde değil, üreticiler emeklerinin karşılığını alamıyorlar, tüketiciler ise uygun fiyata süt satın alamıyorlar. Çiftçinin elinden çıkan sütün fiyatı neredeyse 3 katına çıkarak tüketiciye ulaşmaktadır. Çiftçiden yaklaşık 1 TL’ye alınan süt yaklaşık 3 TL’ye tüketiciye satılıyor” dedi.zmo_semih_karademir

Üreticiden ucuza alınarak, tüketiciye pahalıya satılan sütün kaymağını tekellerin yediğini söyleyen Karademir, “Tekeller sütü üreticiden olabildiğince düşük fiyata almaya tüketiciye de en yüksek fiyata satmaya çalışmaktadırlar.

Üreticiler asıl emeği harcayanlar olmalarına rağmen, kullandıkları girdilerin fiyatını ve sattıkları süt fiyatını belirleyememektedirler. Yıllarıdır süren serbestleşme uygulamaları ile piyasadan Devlet çekilince, üretici girdi-ürün piyasasını kontrol edenlerle baş başa kalmıştır. Üretici yemin fiyatını ve sütün fiyatını belirleyemiyor ama belirlenen fiyatlardan hareket etmek zorunda kalmaktadır. Yemciler diyorlar ki yeme zam yaptık bu fiyattan alacaksın. Sanayiciler diyor ki biz sütünü şu fiyattan alacağız, sen de bu fiyattan satacaksın. 2015 yılı için de sanayiciler çiftçiden aldıkları çiğ sütün fiyatını 1.15TL’nin altına çekmeye çalıştılar. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre 2002 ile 2014 yılları arasında ortalama cari fiyatlarla çiğ süt fiyatları % 203 artarken, yem fiyatları % 280 arttı. Üretici 2002 yılında 1 kg süt fiyatı ile 1,67 kg yem alabiliyorken, 2014 yılında 1,36 kg yem alabilir hale geldi.”

SANAYİCİ BASKISI VAR

Üretici cephesinde durum böyle iken tüketici cephesinde de durumun vahim olduğunu belirten Karademir, “Üreticiden 1,15 TL’ye alınan süt, tüketiciye gelinceye kadar 3 TL dolaylarına yükseliyor, aradaki bu fark tekellerin kasasına girmekte. Bu hali ile süt hem üreticinin hem de tüketicinin ağzını yakmaktadır” diye konuştu.

Asıl sorunun piyasayı kontrol eden kurumların yokluğu olduğuna vurgu yapan Karademir açıklamasını şöyle sürdürdü;

“Bu çarpık piyasayı kontrol eden kurumların yokluğu asıl sorunların başında gelmektedir. Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) 1995 yılında özelleştirilmesiyle hem üreticin hem de tüketici kaybetmiştir. Çünkü SEK piyasada fiyatın hem üretici hem tüketici lehine istikrarını sağlamaktaydı. Özelleşme öncesinde SEK piyasada yüzde 27.4’lük paya sahipken özelleşme sonrası süt piyasasının piyasanın kontrolü 6 tane büyük firmaya kalmıştır. Ayrıca süt üreticisi çoğunlukla küçük ve örgütsüzdür. Üreticimizin süt fiyatında avantaj elde edebilecekleri tek araç kooperatiflerdir. Ancak, Hükümet kooperatifleşmeyi teşvik etmemektedir. Çünkü süt piyasasında sanayici baskısı vardır. Hem üreticinin hem de tüketicinin zor durumda bırakıldığı bu piyasa bir an önce düzeltilmelidir.”

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°