TABİP ODASI: RUH SAĞLIĞI HASTANESİ HEKİMLERİ ÖFKE VE ÇARESİZLİK İÇERİSİNDE
Manşet Haber 29.06.2020 14:39:50 0

TABİP ODASI: RUH SAĞLIĞI HASTANESİ HEKİMLERİ ÖFKE VE ÇARESİZLİK İÇERİSİNDE

TABİP ODASI: RUH SAĞLIĞI HASTANESİ HEKİMLERİ ÖFKE VE ÇARESİZLİK İÇERİSİNDE






Adana Tabip Odası ve SES, Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları hastanesi hekim ve sağlık çalışanlarının “ÖFKE” VE “ÇARESİZLİK” içerisinde olduklarını savundu, hastane yönetiminin yeteneksizliği ve ilgisizliğini protesto etti.





SES ve Adana Tabip Odası adına hazırlanan basın açıklamasını okuyan Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, “Bu hastanede çalışan meslektaşlarımız İl Sağlık İdaresinin hastaneye karşı takındıkları ihmalkar ve sorunların çözümünden uzak yaklaşımlarından çok rahatsızdır. Hastane yönetiminin sorunları çözmedeki yeteneksizliği, ilgisizliği sonucu hekimler ve diğer sağlık çalışanları üzüntü, öfke ve çaresizlik içinde çalışmaktadırlar.” dedi.





Prof. Dr. Hilal, konuşmasını şöyle sürdürdü;





“Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları hastanesi 530 yatak kapasitesi ile Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları  Hastanesinden sonra Türkiye’nin 2. büyük ruh sağlığı hastanesidir. Ayrıca 16 ilin bağlı olduğu bölge hastanesi konumundadır. Son 3-4 yıl içerisinde 20'ye yakın psikiyatri uzmanı hastanenin bu durumundan dolayı emekliye ayrılmış, istifa etmiş ya da tayin isteyerek başka hastanelere gitmek durumunda kalmıştır. Kalan hekimler ve sağlık çalışanları da hastaneden ayrılmak istemektedirler. Hastanenin fiziki şartları ve hasta yatak kapasitesi, hasta ve çalışan sağlığı düşünülmeden planlanmıştır.”









HEMŞİRELER İŞ YÜKÜ ALTINDA EZİLİYOR





“Koğuş sisteminin olması erkek servislerinde 50 ve üzeri hastaya, Kadın servislerinde 40 ve üzeri hastaya, nöbetlerde 2 yada 3 hemşirenin hizmet vermesi tedavinin doğru düzgün yapılamamasına, sağlık emekçilerinin kendini korona enfeksiyonundan koruyamamasına, güvenlik açısından sıkıntılar yaşanmasına, çalışanların tükenmişliğine neden olmuştur. Bu hastanede yatan hastalar birçok şehirden gönderilen, ağır ruhsal bozuklukları olan, kendisine ve çevresine zarar verme riski yüksek olan hastalardır. Olması istenmemesine rağmen önüne geçmenin tıbben mümkün olmadığı durumlar vardır. Hastanede ki tüm sağlık çalışanları özverili şekilde çalışarak bu durumların önüne geçmeye çalışmaktadır.”





PANDEMİ SÜRECİNDE SORUNLAR KATLANARAK ARTTI









“Hastanede yakın zamanda meydana gelen, 2 Hemşire 1 Doktorun açığa alınmasıyla sonuçlanan olaydan sonra Hastane yönetimi, hemşirelerin serviste yatan 50 yi aşkın hastayı her 15 dakika da bir kontrol amaçlı dolaşmalarını, kamera gözlemlemelerini yapmaları istemiştir. Bunun yapılmasının fiziken mümkün olmadığı yöneticiler tarafından da bilinmektedir. Bunun amacı, olası bir kötü durumda tüm sorumluluğu çalışanlara yüklemek olduğu açıktır. Pandemi sürecinde hastanedeki sorunlar katlanarak artmıştır. Koğuş sistemi olan hastanede hekimlerin önerileri idare tarafından dikkate alınmamıştır. Yatan ona yakın hasta da korona testi pozitif çıkmış ve bu hastalar hiçbir hastane tarafından kabul edilmemiştir. Hastane ve İlin sağlık yöneticileri de bu duruma sessiz kalmış hastalar koğuşlarda kalmaya devam etmektedir. Bu durum hem diğer hastalar için hem de sağlık çalışanları için ciddi risk oluşturmaktadır. Yoğun bakımı, bu konuda yetişmiş yeterli sayıda tıbbi personeli hatta tıbbi malzemeleri olmayan bir hastanede bu hastaların nasıl tedavi edileceği bilinmemektedir. Ayrıca pandemi döneminde bakanlık tarafından belirtilen ek ödemelerin yapılmaması veya dengesiz yapılması, sağlık çalışanları arasındaki iş barışını bozmaktadır.” 





HEKİMLER YÖNETİCİ TARAFINDAN MAKAMDAN KOVULUYOR





“Sorunları hastane yönetimi ile konuşmaya giden hekimler, durumu hastane yöneticilerine anlatmaya çalışmışlar ancak konuşma tamamlanmadan makamdan kovulmuşlardır. Hastane idaresinin gözdağı amacı ile hekimler hakkında soruşturma açtığı söylenmektedir. İdarecilerin görevinin meslektaşlarının çalışma şartlarını düzeltmek sorunlarını çözmek olduğunu hatırlatır, haksızlığa uğrayacak meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu ve sürecin takipçisi olacağımızı belirtiriz.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°