TARHAN: ALZHEİMER BİR AİLE HASTALIĞIDIR
Manşet Haber 24.09.2022 11:50:49 0

TARHAN: ALZHEİMER BİR AİLE HASTALIĞIDIR

TARHAN: ALZHEİMER BİR AİLE HASTALIĞIDIR

Dünyada şu anda Alzheimer’ın yayılma hızında beşinci sırada olduğumuzu söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunun nüfusun hızlı yaşlanmasıyla ilgili olduğunu söyledi. Alzheimer’ın önlenmesinde yaşam şeklinin önemli olduğunu vurgulayan Tarhan, “Beyin kullan ya kaybet kuralıyla çalışıyor. Beyin kullanılmadığı zaman köreliyor. Uzun süre alçıda kalan kol incelir. Beynimiz de öyle. Ya kullan ya kaybet. Zihinsel zorlayıcı ve ilginç aktivitelerle meşgul olmak, rutinin dışına çıkmak önemlidir. Rutin beyni köreltir. Konfor beyni köreltir. Onun için zihinsel olarak zorlayıcılık gereklidir.” dedi. Alzheimer’ın kalp, tansiyon gibi sadece bireyi değil tüm yakın çevresini etkileyen bir hastalık olduğunu kaydeden Tarhan, “Alzheimer aile hastalığıdır. Bütün aileyi etkiliyor, bakım artıyor sosyal davranışlar değişiyor, kişi artık evini bulamamaya başlıyor. Aile fertlerinin Alzheimer’ı yönetmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Alzheimer, nedenleri ve tedavi yöntemlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Tedavisiz depresyon unutkanlığa yol açıyor
Unutkanlık, Alzheimer ve demansın birbirleriyle bağlantılı olduğunu, bu bağlantının da yumurta tavuk ilişkisine benzetilebileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Alzheimer, unutkanlık ve mutluluk dediğimiz üçgen. Genellikle Alzheimer hastalığında bu ikisinin rolü var. Bir kimsenin kronik depresyonunun olması ve mutluluğun az olması demek. İkincisi de zaten kronik depresyonda beynin bilgi depolama rezervleri zayıflıyor. Tedavisiz kalan depresyonda bilgi depolama rezervleri kullanılmaya kullanılmaya yavaşlıyor, köreliyor. Bu da unutkanlığa sebep oluyor.” dedi.
Kronik depresyon ve Alzheimer ilişkisine dikkat!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kronik depresyonlularda genel Alzheimer oranı genel ortalamanın 3-4 misli daha üstünde. Fakat her kronik depresyon Alzheimer’a dönüşür demek değildir bu. Kişi yatkınlık genleri taşıyorsa, ailede de depresyon varsa ve aynı zamanda depresyon tedavisiz kalmışsa Alzheimer için risk olabilir. Depresyonla Alzheimer’ın nedensellik bağı var. Fakat bu % 100 Alzheimer olacak demek değil, sadece risk artırıyor. Tıpkı diyabeti olanlarda kalp hastalığı riskinin yüksek olması gibi. Risk yüksektir ama her diyabetli kalp krizi geçirmiyor. Fakat riski artırıyor.” dedi.
Kalbe iyi gelen beyne de iyi geliyor
Alzheimer’ın önlenmesinde yaşam şeklinin de önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kalbe iyi gelen beyne de iyi geliyor. Mesela kilo almamak, damar koruyucu beslenmek, Akdeniz diyeti yapmak gibi.. Kalp sağlığıyla ilgili böyle yaşam önerileri kardiyologlar ve dahiliye uzmanları tarafından tavsiye edilir. Bu tavsiyeler, aynı zamanda büyük oranda beyin dostudur ama sadece bunlar yetmiyor.” dedi. Beyin sağlığının korunmasında fiziksel aktivitelerin de çok işe yaradığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Günde 5 bin adım yapılan yürüyüş kalp ve beyin dostudur. 40 yaşından sonra herkesin günde en az 5 bin adım yürümesi gerekiyor. 5 bin adımı doldurmuyorsa ileri yaş için risk vardır.” dedi.
Alzheimer 5 yılda bir misli artıyor
Beyin dostu bir yaşamda en önemli şeyin beyni iyi kullanabilmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şu anda dünyada ortalama yaş arttı. Şu an Türkiye’de ortalama yaş 80’lerde. Kadınlarda 80’i buldu. Erkeklerde 76’yı buldu yaş ortalaması. Her 5 yılda Alzheimer hastalığı bir misli artıyor. Bütün dünyada böyle, sadece Türkiye’de değil. 5 yılda bir misli artıyor. Ama Avrupa ülkelerinde Alzheimer sabit kaldı. Orada nüfus durduğu için Alzheimer oranı sabit kaldı. Dünyada şu anda Alzheimer’ın yayılma hızında beşinci sıradayız. Bunun nedeni nüfusun hızlı yaşlanması. Yani yaşlı nüfus çoğalıyor. Genç nüfus azalıyor. Türkiye’de makas tersine döndü. Bu da ciddi bir şekilde küresel etkilerin sonucu ortaya çıktı. Nüfusumuz azalmaya doğru gidiyor” dedi.
Dünyanın en önemli halk sağlığı sorunu olacak…
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Alzheimer’la ilgili istatistik çalışmalarına değinerek şu anda dünyada 50 milyon civarında Alzheimer tanısı alınmış kişi olduğunu, bu rakamın 2050 yılında 150 milyona çıkacağının ön görüldüğünü kaydetti. Tarhan, “Alzheimer hastalığı dünyanın gelecekteki en önemli halk sağlığı sorunu olmak üzere” uyarısında bulundu.
Beynin iyi kullanılması Alzheimer’ı önleyebilir
Alzheimer’ın önlenmesinde beynin iyi kullanılmasının önemini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyin sinir sisteminin merkezi olarak hizmet eden bir organdır. Kolumuzu ya da bacağımızı yanlış kullanırsak sakat oluruz. Aynı şey beyin için de geçerli. Beynimizi kullanabilmek, Alzheimer’da en önemli kritik bilgidir. Beyni kullanmayı bilen bir yaşantıda Alzheimer’la ilgili risk bile varsa Alzheimer olmuyor. Çünkü beynimiz bir kuyu gibidir. Kuyudan su çektikçe kuyu nasıl açılırsa beynimiz de kullandıkça açılır.” dedi.
Rutin ve konfor beyni köreltir
Beynin kullan ya kaybet kuralıyla çalıştığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyin kullanılmadığı zaman köreliyor. Uzun süre alçıda kalan kol incelir. Beynimiz de öyledir. Ya kullan ya kaybet. Zihinsel zorlayıcı ve ilginç aktivitelerle meşgul olmak, rutinin dışına çıkmak önemlidir. Rutin beyni köreltir. Konfor beyni köreltir. Konforlu yaşam beyni köreltir. Onun için zihinsel olarak zorlayıcılık gereklidir.” dedi.
Gündüz şekerlemesi erken belirti olabilir
Alzheimer’ın en erken belirtisinin daha önce gündüz uyuma alışkanlığı olmayan bir kimsenin gündüz şekerlemelere başlaması olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“50 yaşından sonra bir kimse durup dururken uyuklamalara başlıyorsa Alzheimer’ın öncüsü olabilir. Unutkanlığı küçümsememek gerekiyor. Yaşa bağlı unutkanlıklar vardır. Bu normaldir. Ama ‘Bu yaşa geldik bu kadar unutkanlık olur’ dememek gerekiyor. Eğer aileden anne ya da babadan birisinde unutkanlık varsa diyelim 50 yaşına gelmiş birinde unutkanlık başlamışsa dikkat etmek gerekiyor. Bu tip hastalar için teste başlıyoruz. Bu testte yaş grubu normatif veri tabanı var. Bazılarının beklentisi çok yüksek oluyor. Unutkanlık var aslında yaşa uygun unutkanlığı ama beklentisi çok yüksek. O ‘Hiçbir şey unutmayacağım’ diyor. Bu mümkün değil.”
Alzheimer aile hastalığıdır
Alzheimer’ın kalp, tansiyon gibi sadece bireyi değil tüm yakın çevresini etkileyen bir hastalık olduğunu kaydeden Tarhan, “Alzheimer aile hastalığıdır. Bütün aileyi etkiliyor, bakım artıyor sosyal davranışlar değişiyor, kişi artık evini bulamamaya başlıyor. Aile fertlerinin Alzheimer’ı yönetmesi gerekiyor. Örneğin kızı ‘Anne neyi unuttun? Anne biraz önce söyledin ya tekrar neden anlatıyorsun’ der. Bu durum hastayı daha çok kaygıya sokar. Aile bunu yapamıyor ve düzeltmeye çalışıyorsa hasta o da daha çok hata yapmaya başlıyor. Öyle durumlarda daha çok soğukkanlı olarak onu anladığınızı hissettirmek önemlidir. Mesela kendisinin rızasını dahi almadan odasındaki tablonun yeri değişse o paniğe kapılır ve bir şeyler öğrenmekte zorluk çekerler. Odasındaki yatağın yerini değiştirilse paniğe kapılır, eşyaların yeri değişirse paniğe kapılır. Onun için Alzheimer hastaları bakım ister, onun için bu da tedavinin bir parçasıdır. Hasta muhakkak uzmanından tedavi desteğini almalı ve tedaviyle ilgilide birçok husus var.” dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°