Tarihi Eser Kaçakçılarına suçüstü
Manşet Haber 15.05.2013 12:53:12 0

Tarihi Eser Kaçakçılarına suçüstü

Tarihi Eser Kaçakçılarına suçüstü

Adana’nın Kozan İlçesinde çok sayıda tarihi  eser ele geçirildi, 5 kişi gözaltına alınırken, tarihi eserlere el konularak müzeye teslim edildiği açıklandı.

lahitTarihi ören yerleri ve sit alanlarına yakın bölgelerde, yurtdışı bağlantılı olarak tarihi eser kaçakçılığı olacağı yönünde duyumlar alan jandarma ekipleri Kozan-Mahmutlu Mahallesi’sinde; İ.A.isimli şahsın evinde yapılan aramada tarihi nitelikte olan 1 adet yüzük, 1 adet 170x60x18 cm. ebatlarında beyaz mermer üzerine oyma olarak işlenmiş çocuk figürleri ve insan kafası figürü olan tarihi eserler ele geçirildi. Şüpheli gözaltına alınındı,  tarihi eserler ise Adana Müze Müdürlüğüne teslim edildi.

Kozan-Kadirli Karayolu üzerinde;, bir otomobil ile tarihi eser taşınacağı yönünde duyum alan İl Jandarma Komutanlığı/İstihbarat Şube, Kaçakçılık ve Organize Suçlar ile Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri ve Gaziköy Jandarma Karakol Komutanlığından oluşturulan Jandarma Devriyesi ile müşterek olarak yapılan takip sonucu, içerisinde K.K., M.D., İ.A. ve M.Ş. isimli (4) şahsın bulunduğu özel otomobil Yassıçalı köyü çıkışında arama noktasında durduruldu. Otomobilin bagajında 739 adet metal sikke ve 5 adet toprak kandil ele geçirildi. Gözaltına alınan 4 kişinin soruşturmasının sürdüğü bildirildi

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°