Tarımsal eğitimin 167. Yılı
Manşet Haber 12.01.2013 13:59:38 0

Tarımsal eğitimin 167. Yılı

Tarımsal eğitimin 167. Yılı

tarim167yilTarım öğretiminin 167. Yılı törenlerine Çukurova Üniversitesi  Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mithat Özsan, rektör yardımcıları, öğretim üyeleri, çeşitli firma temsilcileri, öğrenciler ve çok sayıda davetlinin katıldığı tören Atatürk Anıtı'na çelenk sunumuyla başladı. Mithat Özsan Amfisi'nde devam eden kutlamalar kapsamında konuşan ÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Fenercioğlu, insanlığın ilk çağlarından günümüze kadar uzanan uğraşlardan birinin tarım sektörü (çiftçilik) olduğunu söyledi.

Milli ekonominin temelinin mayasını oluşturan tarımın günümüz koşullarına göre yeniden şekillendiğini kaydeden Fenercioğlu, 'Tarihin en eski uğraşı avcılıktan sonra günümüze kadar gelen ikinci uğraş çiftçiliktir. Geleceğin de yegane uğraşı tarımsal üretim olacaktır' dedi.

Bazı çevresel etkenler nedeniyle tarım dünyasının zor günler geçirdiğini belirten Fenercioğlu, tarımsal üretim topraklarının amaç dışı kullanımının önüne geçilmesi gerektiğini kaydetti. Hava, su ve toprağın hızla kirletilmesi nedeniyle güvenli gıda üretiminin yeterince sağlanamadığını söyleyen Fenercioğlu, 'Tarımsal değişim koşullarına göre üretim yapmak zorundayız. Tarım öğretiminin 167. yılını kutluyoruz ancak tarımın önemi gelecek 100 yıl hatta bin yıl boyunca artarak devam edecektir' diye konuştu.

ÇÜ Ziraat Fakültesi Öğrenci Temsilcisi Bekir Sıddık Koç ise üniversitenin gen bahçelerinin korunması gereğine vurgu yaptı. Gen merkezlerinin yok olmasının sadece Adana'ya değil tüm Türkiye'ye zarar vereceğini kaydeden Koç, 'Fakültemize kayıt yaptıran öğrencilerin başarı oranı düşük. Bu yüzden potansiyelimizi tam olarak kullanamıyoruz. İş dünyasına hazır ziraat mühendisleri yetiştirmek zorundayız' dedi. Progam kapsamında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nafiz Delen de 'Türkiye'de Tarım İlacı Kullanımı ve Bazı Resmi Uygulamaların Değerlendirilmesi' konulu sunum gerçekleştirdi.

ZMO'nun Türk Halk Müziği Konseri'nin ardından ziraat mühendisliği mesleğinde 30. ve 40. yılını tamamlayanlara plaket verildi.(Kaynak:Yeni Adana Gazetesi)

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°