Tarlada okul çocuğu aranıyor
Manşet Haber 24.09.2012 03:11:10 0

Tarlada okul çocuğu aranıyor

Tarlada okul çocuğu aranıyor

Adana İl Jandarma Komutanlığı'na bağlı ekipler, tarla tarla gezerek, eğitim öğretim yılı başlamasına rağmen çalışmaya devam eden ve okul çağına gelmiş çocukları tespit ediyor.

Çukurova'ya tarlalarda çalışmak için gelen binlerce tarım işçisinin çocukları, beyaza bürünen pamuk tarlalarında çalışarak ailelerine katkı sağlamaya çalışıyor. Sabahın erken saatlerinden itibaren anne, baba ve kardeşleriyle birlikte kavurucu sıcak altında gün boyu çalışıyor. Okulların açılmasına karşın tarlada çalışmak zorunda bırakılan bu çocukların imdadına jandarma yetişti. Tarlaları gezen Doğankent Jandarma Karakolu ekipleri, okul çağında olup da tarlada çalışan çocukları tespit ediyor. Bu çocukların ailelerine ya tarlada ya da kaldıkları çadırlarda ulaşan jandarma ekipleri, çocukları okula göndermemenin suç olduğunu hatırlatırken, aileleri, çocuklarını okula göndermeleri için ikna etmeye çalışıyor.

'BİZ DE ÇOCUKLARIMIZI OKUTMAK İSTERİZ'
Çocukları okula göndermemenin cezai yaptırımlarını da ailelere anlatan jandarma ekiplerinin çocuklara şefkat dolu yaklaşımı dikkati çekiyor. Şanlıurfa, Gaziantep ve Mardin'den gelen tarım işçileri ise, çocuklarını okutmak istediklerini belirterek, 'Ancak hasat bitmeden buradan ayrılamayız. Çünkü başka geçim kaynağımız yok. Yazın çalışmasak kışın aç kalırız'' dediler. Jandarma, çocukların yakın köydeki okullarda eğitimlerini sürdürebileceklerini, okul kayıtlarını da kendilerinin yaptıracağını söylemeleri üzerine aileler ikna oldu.

MİNİK ALEYNA DA YARDIM GELİRSE OKULA GİDECEK
Jandarmaların ikna etmeye çalıştığı ailelerden biri de 8 yaşındaki Aleyna'nın ailesi oldu. Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinden 3 yıl önce gelip Adana Kadıköy Mahallesi'ne yerleşen aile, çadırlarında sefalet içinde yaşıyorlar. Baba Tahir Çubuklu, geçirdiği kaza nedeniyle sakatlandığı için çalışamıyor. 11 kişilik ailenin 9 çocuğundan Aleyna ile birlikte 4'ü, tarlada çalışarak kazandıkları parayla tüm aileye bakıyor. Tahir Çubuklu, 4 çocuğunun çalışmasıyla ellerine günlük 120 lira geçtiğini, 11 kişilik ailenin bu parayla geçindiğini belirtti. Çubuklu, 'Çocuklar çalışmazsa aç kalırız'' diyerek, içinde bulunduğu çaresizliği anlattı. Her ay maddi destek sağlanması halinde çocuklarını okutabileceğini söyledi. Jandarma ekipleri de, ilgili kurumlarla görüştükten sonra Çubuklu Ailesi'nin okul çağındaki 4 çocuğunu da okula kayıt ettirecek.
(HABER TÜRK-NEŞET KARADAĞ)

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°