TDK
Manşet Haber 25.07.2015 17:15:45 0

TDK'ye göre 'Saylav'

TDK'ye göre 'Saylav'

Yeni Adana Gazetesi’nde Vahit Şahin’in köşe yazısının başlığı: SASLAV. Peki Saylav ne anlama geliyor. Yanıtını Vahit Şahin köşe yazısında bakın nasıl veriyor.

Yeni Adana Gazetesi´nin eski köşe yazarlarından Mehmet Demirel Babacanoğlu, öz Türkçe kelimeler kullanmayı sever. Çağdaştır, yenilikçidir. Kimileri Osmanlıca´ya merak sararken, Sayın Babacanoğlu ise tam tersi ileriye dönük düşünceleri savunur. Bunu gerçek yaşamında da uygular.

“Bana gelen bayram iletilileri” başlıklı yazısında öyle bir kelime yazmış ki, henüz yeni duyduk. Birileri için “saylav aday adayı” demiş. Ben de gayri ihtiyari yanlış yazılmıştır diye düşündüm. Sonra yazının altına birkaç kişi için de aynısını yazınca, hemen internetten Türk Dil Kurumu sitesine girip, sözlüğe baktım. Saylav´ın anlamı eski adı ile mebus, bir önceki adı ile milletvekili yazıyordu. Son haliyle ise savlav yazıyor.

Demek ki, bundan sonra Adana milletvekili ………………demeyeceğiz.

Ne diyeceğiz?

Örnek olarak:

MHP Adana Saylavı Seyfettin Yılmaz…

Önce tuhaf geliyor tabi ki. Ama zamanla herkes alışacak.

Bir zamanlar imkana olanak, ihtimale olasılık denildiği zaman, bir çok kişi karşı çıkmıştı. Şimdi onlar bile artık bu kelimeleri daha rahat kullanıyor.

İlerlemenin karşısında hiçbir güç duramaz.

Değişmeyen tek şey değişimdir.

Artık milletvekili kelimesi bir süre sonra mebus gibi nostaljik olarak telaffuz edilecektir.

Şimdiden saylava alışmaya başlamalıyız.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°