Tez Ödülünden Üretime
Manşet Haber 11.04.2016 23:18:08 0

Tez Ödülünden Üretime

Tez Ödülünden Üretime

ÇÜ Tekstil Mühendisliği Bölümünde Tez Çalışması Olarak Tasarlanan Makine Önce Seri Üretime Geçti, Sonra Ödüle Layık Görüldü.

sentez_odulu (2)Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) etkinlikleri kapsamında, Eskişehir Sanayi Odası’nın katkılarıyla düzenlenen “Dr. Akın Çakmakçı 5. Tez Ödülleri” töreninde Çukurova Üniversitesi’nden Tez Danışmanı Prof. Dr. Osman Babaarslan ile Dr. Selcen Özkan Hacıoğulları, sanayide uygulanmış akademik tez çalışmalarında finalist olarak plaket aldı.

Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı belirli periyodlarla, üniversite-sanayi işbirliğini güçlendirmek ve üniversitelerde gerçekleştirilen Ar-Ge faaliyetlerinin ticarileşmesini teşvik etmek amacıyla, sanayide uygulanmış tezleri seçiyor. TTGV tez sahipleri, tez danışmanları ve tezin uygulandığı firmalara ödüller vererek, seçilmiş olan tezlerin başarı öykülerini de yayınlıyor. sentez_odulu (1)

Dr. Akın Çakmakcı Tez Ödülleri Programı’na ülkemiz üniversitelerinde tamamlanan ve ilgili fen veya sağlık bilimleri enstitülerince kabul edilen, yurtdışında tamamlanan Yükseköğretim Kurulu tarafından denkliği onaylanmış tüm yüksek lisans ve doktora tezleri başvuru yapabiliyor.

Hacıoğulları’nınTez Çalışması 54 Başvuru Arasından İlk 20’ye Kalarak Finalist Oldu.

Çukurova Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Babaarslan danışmanlığında yürütülen ve TC Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından San-Tez Programı kapsamında desteklenen “Laboratuvar Tipi Filament İplik Makinesinin Tasarımı, İmalatı ve Özgün Ürün Geliştirme Çalışmaları” konulu Dr. Selcen Özkan Hacıoğulları’nın tez çalışması 54 başvuru arasından ilk 20 ye kalarak finalist oldu.

Adana’dan 3 Başvuru

Dr. Akın Çakmakçı 5. Tez Ödüllerine Adana’dan 3 başvuru alınırken, finale kalan sanayide uygulanmış tez konusu tekstil sektöründe önemli bir yere sahip. Özellikle son yıllarda, bu alanda yapılan Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmaları sayesinde tekstil ürünlerine çeşitli fonksiyonel özellikler(güç tutuşurluk,UV dayanımı, antimikrobiyellik vb.) kazandırılabiliyor. Gerçekleştirilen bu Ar-Ge çalışmaları ile ulaşılan başarılı sonuçlar da sanayide seri üretimlere dönüştürülerek böylece katma değeri yüksek/ileri teknoloji tabanlı üretimler yapılabiliyor.

15 Yıl Sonra İlk Kez

Çukurova Üniversitesi’ne finalist olarak dönen Dr. Selcen Özkan Hacıoğulları 15 yıl sonra ilk kez Çukurova Üniversitesinden bir projenin bu alanda başarı sağladığını belirterek şunları kaydetti;

“Bu tip çalışmaları gerçekleştiren araştırmacılar için, laboratuvar tipi makine ve test cihazı altyapıları büyük önem taşıyor. Doktora tez çalışmasının kavram geliştirme ve hazırlık aşamasında; ülkemizde laboratuvar ölçekli bir filament iplik çekim makinesinin imal edilmiyor olması büyük bir eksiklik olarak görüldü ve “Laboratuvar Tipi Filament İplik Makinesinin Tasarımı, İmalatı ve Özgün Ürün Geliştirme Çalışmaları” konulu tez çalışması hazırlandı. Doktora tez çalışması temel olarak iki aşamalıdır; birinci aşama laboratuvar tipi filament iplik üretim makinesinin tasarımı, geliştirilmesi ve imalatından, ikinci aşama ise üretilen makinede gerçekleştirilen ürün geliştirme çalışmalarından oluşuyor. Çalışmanın birinci aşaması kapsamında imal edilen laboratuvar tipi filament iplik üretim makinesinin ilk prototipi“Çukurova Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Filament İplik Üretim Laboratuvarı”na kuruldu. Çalışmanın ikinci aşamasında ise, güç tutuşurluk ve UV koruma özelliği taşıyan katkı maddesi, cips formundaki polipropilen hammaddesine farklı oranlarda eklenerek sürekli filament iplikler üretildi. Daha sonra, bu ürünlerin hem mekanik hem de özgün özellikleri incelendi. Çalışma sonunda, katkı maddesi miktarındaki artışın ipliklerin güç tutuşurluk ve UV koruma özelliğini geliştirdiği görüldü.”

 “Daha Önce Ülkemizde Bir Benzeri Üretilmedi.”

Tasarım ve geliştirme çalışmalarının tamamen Çukurova Üniversitesi bünyesinde kendileri tarafından yapıldığını vurgulayan Dr. Selcen Özkan Hacıoğulları başarıyla tamamlanan bu makinenin ticarileştirildiği söyledi. Makine üzerinde birçok Ar-Ge çalışması yapılarak seri üretimine başlandığını hatırlatan Dr. Hacıoğulları konuşmasına şöyle devam etti;

“Bu tez çalışması Çukurova Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi’nin ilk SAN-TEZ Projesi olma özelliğini taşıyor. Tez çalışması süresince üniversite ve sanayi yapmakla yükümlü oldukları görev ve sorumlulukları planlı bir şekilde yerine getirdi. Bu tip bir makinenin ülkemizde daha önce bir benzeri üretilmemiştir. Bu açıdan da çalışma, bu konuda ilk olma başarısına ulaşmıştır.”

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°