TGC gazetecilere saldırıyı kınadı
Manşet Haber 10.05.2013 22:35:47 0

TGC gazetecilere saldırıyı kınadı

TGC gazetecilere saldırıyı kınadı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu bir açıklama yaparak Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Gaziantep Lojistik Müdürlüğü’nde çıkan bir yangını haber yapmak için bölgeye  giden gazetecilerin görevlilerce darp edilmesini kınadı.

tgc_logoHalkın gerçeklerden haberdar olma hakkına hizmet eden gazetecilere yönelik saldırılara her gün bir başkasının eklenmesinin şeffaf demokrasi anlayışına aykırı olduğuna işaret eden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun açıklaması şöyle:

“Gaziantep’te TCDD Gaziantep Lojistik Müdürlüğü içinde bulunan bir vagonda yangını görüntülemek isteyen Doğan Haber Ajansı ve İhlasHaber Ajansı muhabirlerinin  özel güvenlik görevlilerinin saldırısına uğramasını şiddetle kınıyoruz.

Gazetecinin görevi halkın haber alma hakkına hizmet etmektir. Bu saldırıyı halkın bilgi edinme hakkına yapılmış çirkin bir saldırı olarak niteliyoruz. Meslektaşlarımızın görevlerini yerine getirmelerini engellemekle yetinmeyerek can güvenliklerini de tehdit edenlerin cezasız kalmamasını istiyoruz.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ı saldırganların yakalanarak adalete teslim edilmelerini sağlamaya çağırıyoruz. Saldırıya uğrayan meslektaşlarımıza ‘geçmiş olsun’ diyoruz.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°