TGF
Manşet Haber 21.09.2015 11:07:20 0

TGF'de Genel BaşkanYılmaz Karaca

TGF'de Genel BaşkanYılmaz Karaca

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanlığı’na Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yılmaz Karaca seçildi.

TGF’nin Ankara’da yapılan 8. Olağan Genel Kurulu’nda iş başına gelen yeni Yönetim Kurulu ilk toplantısını gerçekleştirerek görev dağılımı yaptı. Genel Başkanlık görevine Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yılmaz Karaca getirilirken, Genel Başkanvekilliği’ne Alanya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Ali Dim, Genel Sekreterliğe Anadolu Spor Gazetecileri Derneği Genel Başkanı İbrahim Erdoğan, Genel Başkan Yardımcılıkları’na İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir, Kayseri Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı Veli Altınkaya, Sabah Gazetesi Ankara Yayın Yönetmeni Osman Altınışık, Genel Sekreter Yardımcılığı’na Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Veysi İpek, Genel Saymanlığa Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Derya Akbıyık getirildi. Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur, Aksaray Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Celil Acar, Ordu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Recep Aydın, Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Çetin Gürol, Malatya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mikail Pelit ve Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İbrahim Ay ise Yönetim Kurulu üyelikleri görevini üstlendi.

MÜCADELE SÜRECEK

Genel Başkan Yılmaz Karaca, görev bölümü sonrasında yaptığı açıklamada, TGF’nin daha aktif bir çalışma dönemi içerisine gireceğini vurguladı. Karaca, “Genel Kurulumuzun ilk toplantısında 200’e yakın delegemizin hazır bulunmuş olması TGF’nin ülke genelinde en yaygın ve en büyük örgütlü gücüne sahip olduğunu bir kez daha göstermiştir. Meslektaşlarımızın meslek örgütlerine olan aidiyet duygusuna bir kez daha tanık olmamız, bizlere ayrı bir güç ve heyecan vermiştir. Yeni görev döneminde mesleki sorunların çözümüne yönelik çok önemli projelerimiz ile gündeme geleceğiz. Tabii ki, demokrasi, basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti konusunda evrensel standartlara ulaşma noktasındaki kararlı mücadelemiz de sürecek. Anadolu basınının değişim ve gelişimini sağlamaya yönelik çabalarımız da gerek üye meslek örgütlerimiz gerekse ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte uyum içinde çalışarak devam edecek.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°