TGF’DEN 10 OCAK DEKLERASYONU
Manşet Haber 10.01.2020 23:57:22 0

TGF’DEN 10 OCAK DEKLERASYONU

TGF’DEN 10 OCAK DEKLERASYONU

Türkiye Gazeteciler Federasyonu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla bir deklerasyon yayınlayarak basın sektöründeki zorlukları giderecek somut önerilerde bulunuldu.

10 OCAK DEKLERASYONU
Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik zorluklar çerçevesinde geçtiğimiz yıl ülkemizde 125 gazete, 40 civarında televizyon kanalı kapanmıştır. Bu yıl da gazete kapanmalarının devam edeceği görülmekte, bu da işsiz gazetecilerin artmasına neden olarak istihdam sorununu gündeme getirmektedir. 2019 yılı maalesef mesleğimiz açısından kara bir yıl olarak tarihe geçmiştir. Dileğimiz, içinde bulunduğumuz olağanüstü dönemin bir an önce sona ermesi, gazetecilerin hak ettikleri güvencelere kavuşturulması, mesleğin eski itibarının sağlanmasıdır.

Türkiye’de Resmi ilan yayınlama hakkına sahip, Basın İlan Kurumu’nun görev alalında 32’si yaygın, 10’u bölgesel, 642’si de yerel olmak üzere 684 gazete; Valiliklerin görev alanında ise 422 yerel gazete olmak üzere toplamda 1106 gazete mevcut. Bu gazetelerin asgari kadrolarında hâlen 7 bin 593'ü fikir işçisi olmak üzere, dağıtım, baskı, büro işçileriyle birlikte yaklaşık 15 binden fazla kişi istihdam ediliyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ise 119 basın yayın kuruluşu kapatılırken son 5 yılda 3 bin 804 gazetecinin basın kartı iptal edildi. Basın sektöründe kapatılan ve kapanan yayın organları nedeniyle işsizlik yüzde 30’a ulaşmış, son 10 yılda işsiz kalan gazeteci sayısı 10 bini aştı.

Bütün bu olumsuz şartlar altında gazete kuruluşlarının pek çoğunun kapanma aşamasına geldiğinin vurgulandığı açıklamada, acil olarak alınması gereken önlemler somut olarak sıralandı. TGF Genel Başkanı Yılmaz Karaca’nın açıkladığı “TGF’den 10 Ocak Deklerasyonu” başlığını taşıyan bildiri şöyle:

Ülke ekonomisinde daha çok dış kaynaklı müdahalelerle yaşanan gel gitler basın sektörünü de derinden etkilemektedir. El birliği ile aşacağımıza inandığımız sıkıntılarımızın başında son dönemlerde yaşanan kağıt kalıp ve hammadde krizi gelmektedir. Kur dalgalanmasıyla birlikte fiyatı adeta ikiye katlanan gazete kağıdının fahiş durumu ile basın sektöründeki zorluklar had safhaya ulaşmıştır. Dövizdeki anormal dalgalanmaların sarstığı gazete kuruluşlarının pek çoğu kapanma aşamasına gelmiştir ve halen kapanmaktadır. Aynı şekilde mesleğimizde zaten var olan istihdam sorunu da iyiden iyiye kapımıza dayanmıştır. Derhal acil olarak alınması gereken önlemler vardır ve şöyledir.

Sayın Cumhurbaşkanımıza ve devletimizin ilgili birimlerinin dikkatine saygı ile duyuruyoruz:

1- Basın kuruluşlarının SGK primlerinde en az %50 indirime gidilmeli, en önemli girdi olan kağıt, kalıp ve mürekkep fiyatlarında KDV oranı mutlaka olabilecek en alt limite indirilmelidir.
2- Ülkemiz ithal kağıt sendromundan kurtarılmalı, kağıtta dışa bağımlılık yerini mutlaka yerli üretime bırakmalıdır. Basın kuruluşlarının da ortak olabileceği devlet öncülüğünde kurulabilecek geniş katılımlı bir konsorsiyumun, kağıttaki döviz hegemonyasını bitirmesi mutlaka temin edilmelidir.
3- Gazete işletmelerinin vergi ve SGK yapılandırmaları dahil tüm borçları 31 Aralık 2020 tarihine kadar ertelenmelidir. Buna paralel olarak “Borcu yoktur yazısı” uygulamasında yeni düzenlemeler yapılarak en az 31 Aralık 2020 tarihine kadar uzatılmalıdır.
4- Günümüz şartları içerisinde ekonomik zorluklarla mücadele eden gazetelerimizin BİK resmi ilan tarifesinden aldığı zamlar yetersiz kalmış bu artışların Anadolu basınını ayakta tutacak düzeye getirilmesi şart olmuştur.
5- Basın İlan Kurumu’nun halen uygulanmakta olan yüzde 15 oranındaki komisyon oranı % 5’e çekilmelidir.
6- Basın İlan Kurumu tarafından İstanbul, Ankara ve İzmir’deki gazete işletmelerine sağlanan kredi olanağının, Anadolu basınına aynen uygulanması sağlanmalıdır.
7- Yerel yönetimlerin meclis toplantı gündemi ve tutanakları ile alınan kararlar, yerel gazetelerde Basın İlan Kurumu aracılığıyla resmi ilan tarifesi üzerinden yayınlanmalıdır.
8- Köylere Hizmet Götürme Birlikleri’nin alım satım ihaleleri de BİK tarifesi kapsamına alınmalıdır. Bu birlikler için düzenlenen yönetmelikteki, ‘İhale kanununa dahil değildirler’ maddesi derhal iptal edilmelidir.
9- Gazeteleri desteklemek amacıyla tüm resmi kurumların, kuruluşların ve üniversitelerin, yerel gazetelere abone olmalarını ve toplu alım yapabilmelerini sağlayacak düzenleme getirilmelidir.
10- İcra İflas yasasında değişiklik yapılmalı ve “İcra ilanlarının yerel gazetelerde yayınlanması zorunludur” hükmünün getirilmesi şarttır.
11- Yerel gazetelerin KOSGEB kredilerinden pratik olarak yararlanmaları sağlanmalı; bunun bir bölümü hibe, kalanı düşük faizli ve uzun vadeli taksitlendirmeler şeklinde olmalıdır.
12- Yıpranma payındaki kazanılmış hak geri verilmeli, geçtiğimiz yıllarda 3 yıla indirilen yıpranma hakkı yeniden 5 yıla çıkarılmalıdır. Aynı şekilde yalnızca basın kartına sahip olanlar için geçerli olan uygulamadan bütün basın çalışanları yararlandırılmalıdır.
13- Bir bir kapanmakta olan yerel merkezli televizyonların uydu bedellerinin makul bir seviyeye getirilmesi için acil bir yasal bir düzenleme yapılmalıdır.
14- Günümüz şartlarının bir gereği olan, neredeyse yılan hikayesine dönen “İnternet Yasası” bir an önce yürürlüğe girmelidir.
15- Gazeteciliğin, belli kural ve kaideleri olan bir sektör haline getirilebilmesi için kendine özgü yasası ve yaptırım gücü de olan bir meslek odası yapılanması şart olmuştur. Devletin ilgili kamu birimleri sorumluları ile basın meslek kuruluşları temsilcilerinin ortak konsersiyumu sağlanarak, en kısa vadede acil ve somut bir adım atılmalıdır.
16- Türkiye’de basın çalışanları açısından genel olarak çalışma koşulları, örgütlenme ve diğer ekonomik ve sosyal haklar alanında yaşanan sorunları birkaç başlık altında özetlemek mümkündür.
- Anayasal bir hak olmasına karşın toplumun bilgilenmesi işlevini yerine getiren gazetecilerin birçok sosyal güvenceden yoksun olması,
- Çalışanların iş güvencesinin medya patron ve yöneticilerinin insafına terk edilmesi,
- Basında işsizlik ve düşük ücretle çalışmanın rekor seviyede olması,
- İletişim fakültesi mezunlarının istihdam edilmemesi ve gelecek güvencelerinin olmaması,
- Sosyal güvenlik haklarının devamlı olarak geriletilmesi,
- İtibari hizmet hakkının birçok kişiyi kapsam dışında bırakması.
Sonuç olarak fikir işçilerimiz için ortaya çıkan bu başlıklar hakkında devletimiz tarafından gerekli düzenlemelerin acilen yapılması gerekmektedir.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°