TOPLU TAŞIMADA
Manşet Haber 28.10.2020 22:10:13 0

TOPLU TAŞIMADA 'ÜCRETSİZ KART'

TOPLU TAŞIMADA 'ÜCRETSİZ KART'

Öncesinde de vardı, şimdi de var! Üstelik daha da katılaşmış durumda…


Bunu özel halk otobüslerinde çok sık görmek olası! Dolmuşlar bu grubun dışında, zaten yolcu kendisi için ayrılan aracın otobüs olduğunu da biliyor!


Karşılaşmayan var mı bilmiyorum!


Otobüs sürücüsü, dolmuşta bekleyen yolcunun “ücretsiz kart” kullanıp-kullanmadığını biliyor olmalı, ya da öngörüde bulunuyor! Yolcu yaşlıysa özellikle, ya da önceden bildiği biriyse duracakmış gibi yapsa da hareketini sürdürüyor, bir yandan da kafasını sağa- sola fırlatıyor, “ücretsiz kart taşıyan yolcuyu almam” dercesine!


Bilindiği gibi kamu tarafından yapılmış olsa bile “taşımacılıkta” belli bir ücretin alınma koşulu vardır. Ancak bu kural “4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’da” belirtilerek “sosyal amaçlarla söz konusu yasada bazı istisnalar, yani belli bazı gruplara ücretsiz ya da indirimli olarak ulaşım hizmetlerinden yararlanma olanağını sağlanmıştır” denmiştir.


0 “bazı istisnalar” da sıralanıyor…


***


Altmışbeş yaş üzeri biri anlatıyordu…


Covid 19 nedeniyle “kısıtlı” dışarı çıkmasına karşın, ayda bir-iki kez bindiği otobüste “azarlandığından” söz etti!


Sürücü “her şey size hoş, para vermeden yolculuk yapıyorsunuz” dediğini söylerken, cebinden çıkardığı ilaç reçetelerini gösterdi. Böbrek yetmezliğinden, yüksek tansiyondan söz etti. Emekli maaşıyla, oturma odası/ mutfak/ yatak odasından oluşan evinde yaşamını eşiyle dürdürdüğünü, eşinin de benzer rahatsızlıklarının olduğunu söylerken sesi titriyordu!


Otobüse “ücret” ödemeyince de sıkıntı içinde olduğunu, “ödese” ekmeğini azaltması gerektiğini, belirtti.


Emekli maaşını söyledi, bir ay içerisinde ödediği elektirik/ su faturalarını, pazar/ market alış-verişini, torunlar geldiğinde en basitinden bir şekerleme alması gerektiğini, çoğu zaman uzaklaştığının sözünü etti!


Sürücü konuşuyor, altmışbeş yaş üstü yolcu “denilenleri” dinliyor sessizce!


“Bastonu kafasına geçirmem mi gerekiyordu, bilmiyorum” diyor!


***


Bir basın çalışanı…


Adana içerisinde, gün içinde birden çok sayıda toplu taşımaya bindiğini, “gazeteciler cemiyetinin” verdiği “kartı” kullandığını, söyledi…


Bazen üç, bazen beş, belki bazen daha da çok; ücret ödemeden toplu taşımayı kullanıyordu…


Toplumu bilgilendirmek, olanları duyurmak için çaba harcayan “basına” sosyal amaçlar doğrultusunda yasada “bazı istisnalar” bulunması nedeniyle olanak verilmişti; buraya dek her şey güzel!


“Bindiğime pişman olduğum, kimi zaman tartıştığım, kimi zaman kendimi zor tuttuğum öyle zamanlar oluyor ki” dedi, basın çalışanı…


Durakta, bekleyen diğer yolcuların arkasından binip, kartı okutmasının ardından sürücü söylenmeye başlamış kendi kendine…


“Bir şey mi söyledin” diye sormuş!


Sürücü, oldukça rahat biçimde “söyledim, bir şey mi var” demiş!


“Söylediğini tekrar etsene sen…”


“Beleşçi asalaklar, dedim…”


“Tutsam, ikiye ayıracak güçteyim. Kör şeytan, kör bakışına lanet” demiş içinden, ancak sürücü susmamış, üstelik bir ara “kökünüzün başına sönsün” deyince fırlamış yerinden, ortada/ ayakta bekleyen bir kadın/ bir erkek engel olmuş…


“İlk durakta inmesem, mutlaka boğazına sarılacaktım” dedi…


***


Covid 19 sürecinde ekmeği azalmayan, harcamaları çoğalmayan dar gelirli/ emekçi yok!


Otobüs sürücüsü de emekçi/ dar gelirli; kartla binen emekli de, gazeteci de, sağlıkçı da, sağlık sorunları olan da “hep” emekçi/ dar gelirli…


Gazetenin patronu “özel” aracıyla, “tek başına” gidiyor/ gideceği yere…


“İktidar”, salgın sürecinde “hep” patronları besledi/ doyurdu/ destekledi; şu an da sürdürüyor!


Dar gelirli/ emekçinin geçimi sorun, işi sorun, pazarı sorun, eğitimi sorun, sağlığı sorun, “ulaşımı” da sorun…


Tamam, her şey “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” da belirtilmiş de, bu işi “evine ekmek götürebilmek” için yapan emekçinin “bu yasadan” zarar görmemiş olması gerekmiyor mu?


Bir katmanı koruduğunu/ desteklediğini sanarak, dar gelirli/ emekçileri zor duruma itelemek, üstelik aralarında “tartışma” oluşturacak konuların doğmasını kamçılamak…


Sürücülerin, “ücretsiz kart” kullanan yolcularla sorunu “neyse”, “izin veren” yasa çerçevesinde çözülmeli; dar gelirli/ emekçilere yeni bir yük getirilmemeli…


Sürücü, yolcu arasındaki anlaşmazlık bitirilmeli…


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°