Toplumcu yönetim anlayışına ihtiyaç var
Manşet Haber 4.09.2013 03:17:59 0

Toplumcu yönetim anlayışına ihtiyaç var

Toplumcu yönetim anlayışına ihtiyaç var

akifakay-esnaf11Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Akif Kemal Akay, Adana’nın ve Adanalılar'ın yerel yönetimlerden temel beklentisinin “toplumcu yönetim” anlayışı olduğunu söyledi. Bu anlayışın hakim olduğu yönetimlerde katılımcılığın önünün açıldığını belirten Akay, toplumun değişik kesimlerinin karar alma, uygulama ve denetleme süreçlerinde söz hakkı elde ettiğini vurguladı. Kenti yönetenlerin kaynakları ve zamanı boşa harcayan kısır çekişmelerden uzak durması gerektiğinin altını çizen Akay, sosyal belediyeciliğin dar gelirli ve yoksul yurttaşları gıda, kömür yardımlarıyla sadık seçmene dönüştürme girişimi olmadığını ifade etti. Akay, “Kentsel sorunlara doğru ve kalıcı çözümler üretmenin temel koşulu olarak geniş bir perspektiften bakılması gerektiği açıktır. Yapılacak iş uğraşan, aklı eren her kişi ve kurumu çözüme katmaktır” dedi.

 

'KISIR POLEMİK YOK'

CHP Adana Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Akif Kemal Akay, yaptığı açıklamada kentteki sorunların hızla ve kolayca çözülebilmesi için tüm etkili ve yetkili güçlerin iletişim ve dayanışma içinde davranması gerektiğini kaydetti. Kenti yönetenlerin enerji tüketen, kaynakları ve zamanı boşa harcayan kısır polemiklerden uzak durması gerektiğini vurgulayan  Akay, “Farklı etnik, kültürel kökenlerden gelen insanların farklılıklarını gözeten ve insan hakları ve demokrasi değerleri temelinde birlikte yaşamayı ve karşılıklı etkileşim içinde olmayı hedeflemek, yerel yönetimin temel anlayışı olmak zorundadır” diye konuştu.

 

SADIK SEÇMEN ANLAYIŞINA SON

Sosyal belediyeciliğin, dar gelirli ve yoksul yurttaşların gıda ve kömür yardımlarıyla sadık seçmene dönüştürülmesi olmadığını dile getiren Akay, yurttaşların temel yaşam gereksinmelerinin karşılanıp onurlu bir yaşam sürmelerine destek olunmasının sosyal belediyecilik olarak tanımlanabileceğini bildirdi. Adana’nın ve Adanalıların yerel yönetimlerden toplumcu bir yönetim anlayışı beklediğini aktaran CHP’li Akay, bu anlayışın hakim olduğu belediyelerin “demokratik ve özgürlükçü, üretici, tüketimi düzenleyici, birlikçi ve bütünlükçü, kaynak yaratıcı belediye” olmak üzere beş temel özelliğe sahip olduğunu ifade etti.

Akay, “Adana’yı yaşayan tüm kesimleri, doğal çevresi, tarihsel dokusu, kültür, sanat, turizm ve ekonomik varlıkları ile bir bütün olarak görmek gerek. Yapılması gereken ise Adana’da yaşayan insanların yaşam kalitesinin geliştirilmesi için doğasına, çevresine, kültürüne saygıdan başlayarak; bireyden yerele, yerelden bölgesele, bölgeselden ulusala ve buradan da uluslararası tüm düzeylere açılımını, kısaca dünya ile bütünleşmesini sağlamaktır” şeklinde konuştu.

Kamu hizmetinin en kaliteli ve en ekonomik biçimde üretilmesini sağlayan bir yönetim yapısı oluşturmanın öncelikli olduğunun altını çizen Akay,  şöyle konuştu:

“Kentsel sorunlara doğru ve kalıcı çözümler üretmenin temel koşulu olarak geniş bir perspektiften bakılması gerektiği açıktır. Yapılacak iş uğraşan, aklı eren her kişi ve kurumu çözüme katmaktır. Adana’da düşünülmeyeni düşünmek şimdiye kadar yapılmayanı yapmak, bir anlamda ‘icat çıkarmak’ veya ‘eski köye yeni adet getirmek’ anlayışı ile yapılmalıdır. Belediyeler, harcamalarını, fiyat-kalite dengesi çerçevesinde öncelikli olarak yerel kaynaklardan karşılamalı ve böylece harcamalar Adana’da daha fazla katma değer yaratmalıdır.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°