TSE belgeleriyle farkındalık yaratmak zorundayız
Manşet Haber 9.01.2013 11:27:00 0

TSE belgeleriyle farkındalık yaratmak zorundayız

TSE belgeleriyle farkındalık yaratmak zorundayız

ato_tseAdana(Ulus)-- Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Gizer, ulusal ve uluslararası ticarette söz sahibi olmanın tek yolunun yenilik olduğunu belirterek, “Türk Standartları Enstitüsü tarafından verilen belgelendirme hizmetlerinden mutlaka yararlanmalıyız. Ancak bu şekilde, rakiplerimizle aramızda fark yaratarak müşteri algımızı geliştirebilir, her gün daha da zorlaşan global rekabet içerisindeki payımızı artırabiliriz” dedi.

TSE Ürün Belgelendirme Merkez Başkanı Doğan Yazar, Koordinasyon Grup Başkanı Levent Büyükatak ve TSE Çukurova Bölge Koordinatörü M. Uğur Özdeniz’den oluşan Heyet, ATO Yönetim Kurulu Başkanı ziyaret etti. Ziyaret sırasında TSE’nin Adana ve Çukurova Bölgesi’inde yapmayı planladığı çalışmalar ve yatırımlara ilişkin bilgi veren Doğan Yazar, Levent Büyükatak ve M. Uğur Özdeniz, bir kamu kuruluşu olan TSE’nin sanayici ve işadamları ve tüccara her türlü hizmeti verebilecek altyapıya sahip olduklarını söylediler. TSE’nin Avrupa Birliği tarafından akredite edildiğini de ifade eden Doğan Yazar, Levent Büyükatak ve M. Uğur Özdeniz, “TSE, bugün sadece akredite bir kurum olmaktan öte, standart koyan, kendi standartlarını başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya kabul ettirebilecek düzeye gelmiş bir kurumdur. Dolayısıyla, Çukurova’nın kurumumuzun hizmet ve imkanlarından en üst seviyede yararlanması birinci önceliğimizdir. Önümüzdeki dönemde, araç muayene istasyonu, test ve deney laboratuvarları başta olmak üzere TSE’nin bir çok yeni hizmet ve yatırımla bölge sanayici ve işadamının en büyük destekçisi olacağız. Ticaret ve sanayinin içerisinde olan her kuruluşa, ürün standardının yanında hizmet standardı belgeleriyle de destek vereceğiz. Bu çalışmalar, kesinlikle kar amacı güdülmeden yapılacaktır” dediler.

ATO Başkanı Ali Gizer de, TSE’nin çalışmalarından son derece memnun olduklarını belirterek, bu yeniliklerin bölge üretimine büyük katkı sağlayacağına inandığını söyledi. Bir bölgenin sanayi ve ticaretinin gelişmesindeki en önemli etkenin, bölgedeki tüm enstrümanların etkin, verimli ve ortak çalışmasından geçtiğine işaret eden Gizer, “TSE’nin bu çalışmaları, bizleri de heyecanlandırıyor. Bu anlamda biz de Adana Ticaret Odası olarak bu çalışmalara her türlü desteği vermeye hazırız. Ortak bilgilendirme toplantılarıyla üyelerimize ve bölge iş dünyasına TSE’nin yaptığı çalışmaları anlatacak, alınan belgelerin dünya ticaretindeki avantajların neler olduğuna dikkat çekeceğiz. Yasal zorunluluklar bir yana, artık müşteri beklentileri kalite ve standardı yüksek ürün ve hizmetlere yönelmiştir. Bunu ortaya koymanın tek yolu ise üretimimizi standart belgeleri ile desteklemektir. Adana Ticaret Odası olarak TSE’ye, bu imkanları bölgemizde ve yerinden sunma olanağı verdiği için teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°