TTB: SAĞLIK BAKANLIĞI COVID-19 ÖLÜMLERİNİ DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ KODLARINA GÖRE RAPORLAMIYOR
Manşet Haber 8.04.2020 17:28:52 0

TTB: SAĞLIK BAKANLIĞI COVID-19 ÖLÜMLERİNİ DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ KODLARINA GÖRE RAPORLAMIYOR

TTB: SAĞLIK BAKANLIĞI COVID-19 ÖLÜMLERİNİ DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ KODLARINA GÖRE RAPORLAMIYOR






Doğrulanmış COVID-19 vakalarının artış gösterdiği
Türkiye’de, ölüm sayılarının buna paralel bir grafik göstermemesi dikkat
çekiyor. Vaka ve ölüm sayıları arasındaki örüntünün dünyanın diğer ülkelerinde
gözlenenden farklı olmasının nedenlerini araştıran Türk Tabipleri Birliği (TTB)
Merkez Konseyi, Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 ölümlerini raporlamada Dünya
Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği uluslararası kodları kullanmadığını belirledi.





TTB Merkez Konseyi, Sağlık Bakanlığı’nı bir an önce DSÖ
tarafından belirlenen kodları kullanmaya, Şubat ayından itibaren Türkiye’deki
ölüm kayıtlarını bu yaklaşım üzerinden gözden geçirmeye, gerekmesi halinde de
sözel otopsi tekniğini uygulamaya çağırdı. TTB Merkez Konseyi, kayıtların
incelemeye açılması halinde TTB’nin bu sürece katkı sunmaya hazır olduğunu
bildirdi.





TTB Merkez Konseyi’nin açıklaması şöyle:





SAĞLIK BAKANLIĞI COVID-19
ÖLÜMLERİ İÇİN DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NÜN ÖNERDİĞİ ULUSLARARASI KODLARI NEDEN
KULLANMIYOR?





Pandemi gibi halkın büyük bölümünün
sağlığını ilgilendiren acil durumlarda, mortalite sürveyansı salgının
toplumdaki yaygınlık derecesini izlemek, halk sağlığı önlemlerine ve bunların
etkisini ölçmeye rehberlik etmek için vazgeçilmez öneme sahiptir. Mortalite
sürveyansının en önemli araçlarından biri ölüm belgelerindeki ölüm nedenlerinin
takip edilmesidir. Ölüm belgelerinin doğru biçimde düzenlenmesi epidemiyolojik
analizler ve halk sağlığı çalışmaları için doğru ve güvenilir bilgilerin
oluşturulması için zorunludur. 





Türkiye’de COVID-19 pandemisinin ölümler
üzerinden değerlendirilmesinde soru işaretleri bulunmaktadır. Son günlerde
açıklanan ölüm sayıları epidemiyolojik dağılımlara uyum göstermemekte;
doğrulanmış olgu sayıları ile ölüm sayıları arasında paralellik
bulunmamaktadır. Kuşkusuz ölüm sayılarının artış göstermemesi çok memnuniyet
verici bir durumdur, ancak dünyanın diğer ülkelerinde gözlenen örüntü ile
örtüşmemesi dikkate alınması gereken bir durumdur.





Birliğimize bağlı hekimlerden yapılan
bildirimler, bilgisayarlı tomografisi ve/veya klinik bulguları hastalığı
desteklediği halde, PCR testi pozitif olmayan hastaların yaşamlarını
yitirdiklerinde kayıtlara COVID-19 olarak geçmediği, bunun yerine  ‘viral pnömoni’, ‘doğal ölüm’ veya ‘bulaşıcı
hastalık’ olarak geçebildiği biçimindedir.





Oysa Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) COVID-19
pandemisi sırasında ölüm kayıtları için iki farklı uluslararası kod önermektedir.
Bu kodlar;





  • U07.1:
    COVID-19, virüs tanımlanmış (laboratuvar testi (PCR) ile kesinleştirilmiş
    olgular) ve
  • U07.2:
    COVID-19, virüs tanımlanmamış şeklindedir.




DSÖ, (U07.2) kodunun, klinik ve
epidemiyolojik olarak COVID-19 tanısı konulan ancak, laboratuvar testi ile
kesinleştirilmemiş olası/kuşkulu olgular için kullanılması gerektiğini
belirtmektedir (https://www.who.int/classifications/icd/covid19/en/).
Ölüm bildirimlerinde de bu kodların kullanılması önerilmektedir (https://www.who.int/classifications/icd/COVID-19-coding-icd10.pdf?ua=1).





Ülkemizde, ölüm belgelerinin düzenlenmesi
için kullanılan Ölüm Bildirim Sistemi (ÖBS) 06.04.2020 tarihi itibarıyla
incelendiğinde; (U07.1) tanı kodunun karşılığında MERS COV HASTALIĞI, (U07.2)
kodunun karşılığında AVİAN İNFLUENZA ENFEKSİYONU bulunduğu, tanı kodlarının DSÖ
kararları neticesinde düzenlenmediği görülmektedir. Adli Tıp ve Adli Bilimler
Uzmanı Prof. Dr. A. Coşkun Yorulmaz’ın konuya ilişkin yazısı çarpıcıdır[1].





Sağlık Bakanlığı’nın DSÖ tarafından önerilen
kodları neden kullanmadığı merak konusudur. ABD’de Hastalık Önleme Merkezi
(CDC) söz konusu kodların olabildiğinde spesifik olmasını, viral pnömoni gibi
daha geniş ve spesifik olmayan tanımlamalardan kaçınılması gerektiğini
önermektedir. Bu kodların DSÖ gibi uluslararası kuruluşların önerdiği biçimde kullanılmaması
COVID-19 pandemisi sırasında ölüm sayılarının az gösterilmesine yol açmakta,
böylece sorunun boyutunun tam olarak belirlenememesi ve alınması gereken halk
sağlığı önlemlerinin yeterli düzeyde alınamaması riskini doğurmaktadır.





Sağlık Bakanlığı’nı hemen DSÖ tarafından
belirlenen COVID-19 kodlarını kullanmaya, Şubat ayından itibaren ölüm
kayıtlarını bu yaklaşım üzerinden gözden geçirmeye ve gerekmesi halinde sözel
otopsi tekniğini uygulamaya çağırıyoruz. Ölüm kayıtlarının açılması halinde,
Türk Tabipleri Birliği bu sürece katkı sunmaya hazırdır.





Kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.





Türk
Tabipleri Birliği

Merkez Konseyi










[1] Yorulmaz C.
KESİN/MUHTEMEL COVİD-19 OLGULARINDA ÖLÜM BELGESİ DÜZENLENMESİ, 06.04.2020, https://www.yorulmazmedikolegal.com/kesin-muhtemel-covid-19-olgularinda-olum-belgesi-duzenlenmesi/?fbclid=IwAR3FcWeUayhWGVOmkRnpsc7oAnB_m575c1FgoCGCu9GIYySG2XUCB3dkmQg



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°