Türker: Hükümetin derin devletiyle karşı karşıyayız
Manşet Haber 5.06.2013 12:21:43 0

Türker: Hükümetin derin devletiyle karşı karşıyayız

Türker: Hükümetin derin devletiyle karşı karşıyayız

Adana(Ulus)--Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’ni (ÇGC) ziyaret etti. ÇGC Başkanı Cafer Esendemir ve Yönetim Kurulu ile yaptığı görüşmenin ardından basın toplantısı düzenleyen Türker, “Basın özgür olmadan toplum özgür olamaz” dedi.

dsp_turkercgcHalkın, AKP Hükümeti’nin derin devletiyle karşı karşıya olduğunu savunan Türker, “AKP binalarına zarar verilmesi ve diğer toplumsal olaylarda aykırı davranan insanların elinde Türk bayrağı olduğuna inanmıyorum. Bu, hükümetin derin devletiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor” diye konuştu.

DSP İl Başkanı Fatma Altınok, Yüreğir İlçe Başkanı Remzi Zeren, Seyhan İlçe Başkanı Ayhan Özüsağlam, Sarıçam İlçe Başkanı Selami Gördebil, Ceyhan İlçe Başkanı Dilek Keskin ve parti yöneticileriyle birlikte basının huzuruna çıkan Türker, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan olayların bir özgürleşme hareketi olduğun söyledi.

Halkın ulusu yeniden tesis etme anlayışını hakim kılmak için eylemlere başladığını belirten Türker, “Türk bayrağını alan alanlara koşmuştur. Vatandaşlarımız, hiçbir siyasi partinin yönlendirmesi olmadan alanlara iniyor. Sayın Bülent Arınç’ın açıklamaları ortamı yumuşatmaya yönelik olsa da İzmir’de twitter üzerinden takip sonucu 16 kişi gözaltına alındı. Adana’da da çeşitli şekillerde polisin baskı kurduğunu görüyoruz” dedi.

Son 10 yıldır gerek Türkiye’de gerekse dünyada yaşanan baskı, yıldırma ve ekonomik sorunların insanları isyan noktasına getirdiğini vurgulayan Türker, şunları söyledi:

“Halkımız reel ekonomik gelirde artma olmadığının farkında. Tüketici kartları inanılmaz bir noktaya geldi. Halkın refah seviyesinin artmasına yönelik çalışma olmazsa eylemler de derinleşebilir. Tencere, tavaların dövülmesi süreci halkın ekonomik sorunlarının başladığını gösterir. Başbakan’ın eylemcilere çapulcu demesi esefle karşılanmaktadır. Eylemlerde insanlar yaşam tarzına müdahale olduğunu, ifade özgürlüklerini yaşayamadıklarını belirtmiştir. Başbakan’ın ‘istediğimi yaparım’ tavrını herkes kınıyor. Başbakan’ın sorumsuzluğu olayları bu noktaya taşımıştır. Halk artık bu tavırlara prim vermeyecek. Reyhanlı’daki patlamalar da Başbakan’ın hatası üzerine olmuştur. Sayın Başbakan, ABD ziyaretinde Suriye’ye müdahale olduğu takdirde karadan destek vereceğini belirtmiştir. Meclis kararı olmadan böyle bir açıklama yapması son derece yanlıştır. Bu açıklamanın ardından Reyhanlı’da patlamalar yaşanmıştır. Başbakan, olayların hemen ardından Reyhanlı’ya gidememiştir.”

Türkiye’de 16 Mayıs’tan itibaren ekonomik sorun başladığını savunan Türker, “Yabancı yatırımcılar paralarını dolara çevirmektedir. Bankalar tehlikeyi sezinlemiştir. Ortadoğu’nun işlerine bu kadar çok karışmak Türkiye’nin aleyhinedir. Esad’ı suçlayanların kendi ülkesindeki insanlara nasıl müdahale ettiği ortadadır” şeklinde konuştu.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°