TÜRKİYE SOLU SÖZLÜĞÜ YENİDEN YAZILIYOR

TÜRKİYE SOLU SÖZLÜĞÜ YENİDEN YAZILIYOR

Türkiye Solu Sözlüğü yeniden yazılıyor; katkılarınız, destekleriniz eksiklikleri, hataları giderecek, tarihimize yakışır bir çalışmanın ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Çağrının yaygınlaştırılması elbette önemlidir; derdimiz ölen, öldürülen bütün arkadaşlarımızın, sola ait değerlerin ve kavramların hatırlanmasıdır. turkiyesolusozlugu@gmail.com adresine bilgi ve görsel gönderilebilirse, sözlükte yerini alacaktır.

Sunuş

Elbette herkesin malumudur, yaşanmışlıkla sabittir. Bir kez daha bu vesileyle vurgulamak istiyorum; Türkiye’de solcu olmak, solculuk yap­mak dünyanın en zor işlerinden biridir. Solcular, ilk partiden, ilk dernek­ten, ilk dergiden bu yana her zaman baskıyla, zorla sindirilmeye çalışılan, cezaevlerine atılan, sürgüne gönderilen, öldürülen, dayak yiyen, işkence­ye tabi tutulan, toplumdan soyutlanan, yalnızlaştırılan insanlar olmuşlar. Çok kahır çekmişler. Çok az gün görmüşler. Ancak şartlar ne olursa olsun solculuk yapmaktan hiç geri durmamışlar. Sürekli bir inatlaşmanın içi­ne girmişler. Partileri kapatılmış, yenisini kurmuşlar; dergileri, gazetele­ri yasaklanmış, bir başka isimle tekrar yayına başlamışlar. Cezaevlerine atılmışlar, “Bu dört yıl beni kızıl profesör yapar” demişler. Örgütleri darmadağın edilmiş, ilişkileri yeniden toparlamışlar. Sevdikleri, görüşlerine değer verdikleri, önder bildikleri insanlar öldürülmüş, doğan çocuklara onların ismini vermişler. Ve hep cesaretli olmuşlar. İnançları uğruna nice cefayı göze almışlar, “başı dik, yüzünde bir gülümseme”yle darağaçlarına çıkıp sehpaya kendileri vurmuşlar.

Okumayı, yazmayı, tartışmayı, araştırmayı “şehvetli sevmişler”. Kimi tutucu yönleri olmuş ama ana gövde her zaman yenilenme ve değişme seyri göstermiş. Çünkü bilim ve bilimsel gelişme varlık nedeni olarak gö­rülmüş.

Bunlar tarihe düşülmesi gereken notlardır. Sol tarih bir inatlaşmanın tarihidir.

Başka hiçbir siyasal ve toplumsal kesim bu denli baskı altında tutul­mamış ve böyle bir inatlaşma içine girmemiştir. Başka hiçbir siyasal ve toplumsal kesim böylesine yoğun fikri üretimin içinde olmamıştır.

Hiçbir kişisel çıkar gözetmeden -zaten ne olabilir ki-, salt inançlar uğ­runa zorluklara göğüs germek, acılara katlanmak, ölümü bile göze almak ilginçtir, insanın neler yapabileceğinin bir göstergesidir ve mutlaka saygı duyulması gereken bir yönü ifade etmektedir.

Bu kitabı sol tarihe sahip çıkmanın çabası olarak değerlendiriyorum. Unutmak yenilmektir. Unutmamak gerekiyor. Unutmayarak geleceği is­temek, insanı insan olmaya yakınlaştırıyor. Hafızaları tazelemek nasıl bir gelecek istendiğinin ipuçlarını ortaya çıkarıyor. Bütün bu öyküler geçmiş­ten ders alınmasını zorunlu kılıyor.

Hangi tarzda olursa olsun tarihe dönük çalışmaların önemi buradadır.

Mustafa Suphi’yle Mustafa Özenç arasındaki ilişki; TKP’yle ÖDP ara­sındaki ilişki, bizleri geleceğe taşıyacak, solun hatalarını anlamamızı sağlayacak, biriktirdiklerini değerli kılacak önemdedir. Doğaldır, bir sözlük formunda bu önemi algılamak mümkün değildir.

T’de TİP’i göreceğiz. TİP’in mecliste 15 milletvekiliyle temsil edildiğini öğreneceğiz. Solcu/sosyalist bir partinin çalışma tarzı, söylemi bizde me­rak uyandıracak. “Bugün niye olmasın?” sorusunu kendimize soracağız.

D’de Deniz Gezmiş’le karşılaşacağız. Onun hayatını okurken, yeniyi aramanın, içtenliğin, hümanizmin, haksızlığa başkaldırmanın ne demek olduğunu tarihin ayrıntılarından çekip çıkarmaya çalışacağız ve bu özel­liklerin günümüze taşınmasının önemi üzerinde duracağız.

M’de Mahir Çayan’ı bulacağız. Yirmi beş yaşında bir delikanlının fik­ri açıdan nasıl yoğunlaştığını, hangi süreçlerden geçerek solu bir dönem meşgul eden tartışmaların vazgeçilmez ismi olduğunu öğrenmek için baş­ka kaynaklara başvuracağız.

K’de Kızıldere’yi, A’da Altı Mayıs’ı okuyacağız. İnançları uğruna gö­zünü kırpmadan ölüme giden yirmili yaşlarında onlarca genç bizlere, “uğruna ölünesi bir yaşam” olduğunu bir kez daha gösterecek.

D’de Devrimci Yol çıkacak karşımıza. Türkiye solunun bu en kitlesel ve güçlü sol hareketini bir başka açıdan irdeleyeceğiz. Nasıl bu kadar kit­leselleştiğini, siyaseti nasıl yaptığını araştıracağız.

F’de Fatsa’yı bulacağız ama beraberinde yerel demokrasi, yerel yöne­tim, yerel inisiyatifler konusundaki sosyalist yaklaşımı; Fatsa’yı aşarak, bugün metropol bir ilçede nasıl hayata geçirebileceğimizi tartışacağız.

Ö’de Özgürlük ve Dayanışma Partisi, H’de Halkevleri, E’de Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ni bulacağız; emek verenleri, militanları hatırlayacağız.

Y’de Yeraltı Maden-İş’i göreceğiz. Üretenlerin yönetebileceğinin ka­nıtlandığı; sözün, yetkinin, kararın çalışanların elinde olduğu bir örnekle yüzyüze geleceğiz. Yeraltı Maden-iş’in Yeniçeltek’te başardığını, bugün devasa boyutlara gelmiş ve binlerce işçi çalıştıran işletmelerde nasıl başa­rabileceğimizi bulup çıkarmaya çalışacağız.

Solcu olmak zor iştir. “Tarihten gelip tarih yazmak” da.

Bu kitabı gerçek sahiplerine adıyorum. Yani bu memlekette bir sol tarih yaratılmasını hayatlarını ortaya koyarak sağlayanlara…

Ölenlere ve ömrü hayatları boyunca çile çekenlere…

Mustafa Suphilere, Şefik Hüsnülere, Hikmet Kıvılcımlılara, Mehmet Ali Aybarlara, Cenan Bıçakçılara, Mahir Çayanlara, Deniz Gezmişlere, İb­rahim Kaypakkayalara, Behice Boranlara, Fikri Sönmezlere, Necdet Ada­lılara, Erdal Erenlere, Mustafa Özençlere…

Çağrı

Şimdiye kadar dört baskı yapan Türkiye Solu Sözlüğü’nü kolektif bir süzgeçten geçirme ve yine aynı şekilde kolektif desteğe, katkılara, eleştiri ve önerilere açma zamanı geldi.

İnternet ortamına açmak ise daha çok insanın katkı vermesine olanak tanıyacak ve daha çok insanın okumasını sağlayacaktır.

Türkiye Solu Sözlüğü’nün ilk baskısının üzerinden neredeyse 15 sene geçti, bu zaman zarfında yapılan baskılarda eksiği gediği tamamlanmaya çalışıldı, lakin yine de murat edilen olmadı.

Tarih yürüyor; yaşanmışı sabitlemek, bugünü geleceğe aktarmak sorumluluğu ile karşı karşıyayız.

Bu bir çağrıdır:

Bize ait değerleri, kavramları, olayları, olguları, ölen, öldürülen, hayatını devrime ve sosyalizme adayan, hayatının kısa bir özetinin bile öğreticiliğine inandığımız arkadaşlarımızı, acılarımızı ve direnişlerimizi, büyük emeklerle kurulan ve fedakârlıklarla ayakta tutulan kurumlarımızı, yayın organlarımızı, yerel-ulusal olup olmadığına bakmadan, bilinmemesine, unutulmasına gönlümüzün razı olmadığı neyimiz var neyimiz yoksa Türkiye Solu Sözlüğü’nde bir araya getirelim.

Sözlüğün mevcut baskılarındaki eksiklik ve hatalar, yer alması gereken isimler, kavramlar, örgütler vd’leri turkiyesolusozlugu@gmail.com adresine ulaştırılırsa sözlükteki yerini alacaktır.

Tarihimizin yaratıcılarına teşekkür borcumuz bulunuyor. Onlara sözlükte yer vererek hiç olmazsa borcumuzun bir kısmını ödeyebiliriz.

 

 

adanaulus

17.08.2016 08:43:53

YAZARLAR


"HALKÇI BELEDİYECİLİK BAYRAĞINI ADANA VE 15 İLÇEMİZDE DALGALANDIRACAĞIZ"

CHP ‘Lİ OYA TEKİN: SON SÖZÜ SİZ SÖYLEYİN

CHP’Lİ GÖÇMEN: SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN TEMEL NOKTASI İNSAN VE HİZMETTİR

TZOB MART AYINDA ÜRETİCİ VE MARKET FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMİ AÇIKLADI

ZEYDAN KARALAR: HİZMETTE SİYASİ AYRIM YOK

ENERJİSA’DAN "SEÇİM" AÇIKLAMASI

CHP İL BAŞKANI TANBUROĞLU: KAZANIYORUZ

ÇUKUROVA ÖDÜLÜ TYS BAŞKANI ÖZYALÇINER’E VERİLDİ

SEÇİME 3 GÜN KALA HATIRLADI!

“OMUZ OMUZA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”

“GAZETECİLER SEÇİM SONUÇLARINA ENGELSİZ ULAŞABİLMELİDİR”

KEREM ŞAHİN TMMOB ADANA İKK SEKRETERİ

DEM EŞBAŞKAN ADAYLARI: ADANA’DA İTTİFAK YOK DEM PARTİ VAR!

TÜRKEŞ: ADANALILAR HİZMETİN EN İYİSİNİ HAK EDİYOR

CUMHUR İTTİFAKI 5’İ BİR YERDE

TEMİZLİK TAKINTISI NEDİR? KİMLER DE GÖRÜLÜR?

İKLİM DOSTU KENTLER İÇİN YEREL YÖNETİM ADAYLARINA ÇAĞRI